Maküla gözün görme noktasıdır. Sarı nokta adıyla da bilinir.Yaşın ilerlemesiyle makülada atık maddeler birikmeye başlar. Bunlara drüzen denir.Bu dönem kuru tip yaşa bağlı maküla dejeneresansıdır. Görme fazla etkilenmez. Nadiren kuru tip maküla dejeneresansının da görmeyi ileri derecede azaltan tipleri mevcuttur.
Kuru Tip yaşa bağlı maküla dejeneresansı olan hastaları bir bölümünde kanama ile seyreden maküla altında yeni damar oluşumlarının görüldüğü, yaş tip maküla dejeneresansına geçiş olur. Yaş tipte görme keskinliği hızla azalır. Eğik yamuk görme ve merkezi görmenin kaybı gibi ciddi şikayetler olur.
Kuru tip yaşa bağlı maküla hastalığının yaş tipe geçişini erken dönemde yakalayabilmek için hastanın belirli aralarla Amsler testi uygulaması gereklidir.
Amsler testi kareli bir kağıttır. Hastanın bir gözünü kapatarak aşağıdaki kurallara göre testi evde uygulaması istenir
1. 35 cm mesafede tutulur
2. yakın gözlüğü takılır
3. tek tek gözler kapatılarak ortadaki beyaz noktaya bakarken çizgilerde eğrilik, silinme, bulanıklık olup olmadığına bakılır.
Risk faktörleri
Yaş: Genellikle 60 yaş üzerinde görülür.
Aile hikayesi ve genetik faktörler
Sigara kullanımı
Obezite (şişmanlık)
Uzun süre güneş ışığına maruz kalmak
Kardiovasküler hastalık
Tanı:
Anjiografi: fluorescein boya maddesi kol damarından enjekte edildikten sonra özel bir ışık altında göz arkasından fotoğrafları çekilir. Kuru tip ile yaş tip maküla dejeneresansının tanımlanmasına yardımcı olur.
OCT: Noninvaziv bir tetkiktir, maküladaki kalınlaşma, incelmeler ve sıvı sızıntısı olup olmadığı konusunda bilgi verir.
Tedavi:
Kuru tipte efektif bir tedavi yoktur. Günümüzde uygulanabilen tedavilerin hepsi yaş tip içindir.
Fotodinamik tedavi: Hastalık makülada yerleştiği için yapılan laser tedavisinin görme noktasına zarar vermemesi gerekir. Fotodinamik laser böyle bir tedavidir. Soğuk laser olarak da adlandırılır. Damardan Visudyn adında bir ilaç verilir. Bu ilaç 10 dakikada pompa yardımıyla enjekte edilip 5 dakika beklenir ve laser uygulanır. Ağrılı bir işlem değildir. Ancak 48 saat güneş ışığına çıkmamak gerekir. 3 ayda bir uygulanır ve antiVEGF ilaçlarla etkinliği artırılabilir.
AntiVEGF tedavi: Bu grup ilaçlar yaş tip maküla dejeneresansının nedeni olan yeni damar oluşumunu engellerler. Direk göz içine enjekte edilirler. Fotodinamik tedavi ile birlikte kullanılırlarsa etkinliği artar. Ayda bir uygulamak gerekebilir.
Blefarit kirpik dipleri ve kapakların iltihabıdır.Cilt yapısının yağlı olduğu kişilerde görülür. Kirpik dipleri, kapak kenarları kızarıktır ve bazen kepeklenmeler, kirpik dökülmeleri görülür.Bu kişilerde sık sık arpacık çıkar. Genellikle cilt sorunları da vardır, yüzde sivilcelenmeler, burun ve yanaklarda kızarıklıklar olur.
Şikayetler nelerdir?
Gözde yanma ve yabancı cisim varmış hissi ile birlikte yaşarma, ışık hassasiyeti, kaşıntı, kızarık ve hassas kapaklar
Nasıl Tedavi edilir?
Blefaritte kapaklar devamlı temiz tutulmalıdır. Kirpik diplerinin bebek şampuanı ile düzenli temizlenmesi gerekir. Hastaların bu bakımı çoğunlukla ömür boyu yapması gerekir. Sıcak kompres kirpik diplerindeki kepeklenmelerin temizlenmesini kolaylaştırabilir. Blefaritin çok yoğun olduğu durumlarda doktorunuz sistemik antibiotik veya kortizonlu damlalar önerebilir.
Göz kuruluğu gözyaşının yeterince üretilememesine bağlı olabildiği gibi kornea olarak adlandırılan gözün dış saydam tabakasına yeterince tutunamaması veya göz yüzeyinden hızlı buharlaşması gibi nedenlerle de görülebilir. Göz kuruluğu batma, yanma, görüntünün bulanıklaşması, kitap okuma ve bilgisayar kullanımında zorluk gibi nedenlerle günlük yaşantıda sıkıntı oluşturabilir, yaşam kalitesini düşürür.
Göz kuruluğunun nedenleri nelerdir?
- Bazı sistemik ilaçlar; antihistaminikler, Parkinson ilaçları, kan basıncını düşüren ilaçlar, doğum kontrol hapları ve antidepresanlar, kuru göze neden olabilir
- Blefarit
- Hormon replasman tedavisi alanlarda yalnız östrojen alanların %70 ‘inde kuru göz olurken östrojen+ progesteron alanların %30 ‘unda kuru göz görülüyor
- Menapoz
- Göz alerjisi
- Uzun süre Kontakt lens kullanımı
- Bazı romatizmal hastalıklar
- Uzun süreli kimyasal dumanlara, sigara dumanına maruz kalmak ve uzun süre klimalı ortamlarda bulunmak
- Ofis sendromu: Klimalı ortam + bilgisayar kullanımı
Nasıl tedavi edilir?
- Eğer göz allerjisi, blefarit gibi altta yatan başka bir neden varsa bunlar tedavi edilir.
- Suni gözyaşı damlalar, jeller eksik göz yaşını tamamlar.
- Cyclosporin damlalar bazal gözyaşı salgısını artırır.
- Ortamı nemlendirici buhar makineleri kullanılabilir.
- Gözyaşı kanalları tıkaçları üretilen gözyaşının daha uzun süre gözde kalmasını sağlar.
- Ağrısız basit bir işlemle göz kanallarına takılır.
İlaçların doğru ve zamanında kullanımı hastalığınızın ilerlemesini engelleyeceği gibi, ilaçlara bağlı yan etkilerden korunmanızı da sağlayacaktır. Lütfen aşağıda madde madde belirttiğimiz hususlara dikkat ediniz.
1. İlacınızı damlatmaya başlamadan önce ellerinizi yıkayınız.
2. Kullanacağınız tüm ilaçları önünüze koyunuz.
3. Aynı saatte damlatmanız gereken iki veya daha fazla ilaç varsa önce harf sırasına göre küçük olanı damlatınız.
4. Damlatacağınız şişenin kapağını açınız, kapağı ters çevirip masaya koyunuz.
5. Başınızı hafifçe geriye kaydırınız.
6. Alt göz kapağınızı hafifçe aşağıya çekiniz.
7. Damladan bir damla gözünüze damlatınız. Yanma veya soğukluk hissettiyseniz damla isabet etmiştir, ikinci kez damlatmayınız.
8. Gözünüzü kapayınız ve göz kapağınızın burun kökü köşesine bastırınız. Bu sayede damlanın genizsinize akmasını önlemiş olursunuz ve damlanın yan etkilerini azaltırsınız.
9. Birinci damlanın damlatılmasından 10 dakika sonra aynı saatte damlatmanız gereken ikinci bir damla var ise onu da yukarıdaki yolu izleyerek damlatabilirsiniz.
Tüm damlalardan sonra gözde yanma, batma ve kızarma meydana gelir. Ancak bu şikâyetleriniz 1 saatten fazla sürüyor ise damla sizde alerjiye yol açmış olabilir. Lütfen doktorunuzu arayınız.
Damla damlatmayı unuttuysanız ne olabilir ve ne yapmalısınız?
Kullanmanızı önerdiğim glokom ilaçları maalesef hastalığınızı tedavi etmeyecek. Sadece etki süreleri içinde göz basıncınızı normale düşüreceklerdir. Bu yüzden her gün zamanında damlalarınızı kullanmayı ihmal etmeyiniz.
Herhangi bir neden ile damlayı damlatmayı unuttuysanız, damlatma saatinden 3-4 saat süre geçtiyse damlanızı kullanabilirsiniz. Ancak sabah kullanmanız gereken damlayı akşam veya tersini kullanmayınız. Çünkü bazı damlalar sabah, bazıları ise akşam etkili olamamaktadır.
Sevgili okurlar, glokom dünya körlük nedenleri arasında en ön sırada olmasına rağmen tedavisi mümkün bir hastalıktır. Tedavi süreci tüm ömrü kapsar, yani kronik bir hastalıktır. Tedavinin başarılı olmasındaki en önemli kriter hastanın hastalığını bilmesi ve tedavi sürecinde doktorunun önerilerine uymasıdır. Bu kitapçığın hazırlanma amacı da budur; hasta veya hastalığını hastaya anlatacak yakınının temel düzeyde glokom hakkında bilgi sahibi olması tedavi sürecini olumlu yönde etkileyecektir. Glokom ile savaşırken bir takım oyunu oynamamız gerekecektir. Bu takımın oyuncuları; hasta, doktoru, hastanın yakınları, ilaç tedarikçileri ve sigorta şirketleridir (ülkemizde büyük oranda devlet, yani SGK). Takım içindeki herkesin aynı dili konuşması (ortak teorik bilgiye sahip olması) ve üzerlerine düşen görevleri yapması ile başarı yakalanacaktır.
Kitapçığın hazırlanmasında hastalarımın sıklıkla sorduğu soruları temel aldım. Yanıtları hazırlarken doğruluğu kanıtlanmış ve klasik glokom kitaplarında yeri olan cevaplarla yetindim.
Kör olacak mıyım?
Bu soruyu kitapçığın hemen başına koydum, çünkü hastalarımın en çok sorduğu soru bu. Dünyada glokoma bağlı körlük gelişen on milyona yakın insan var. Sayının bu kadar yüksek olması herkesi korkutuyor. Körlüğün gelişmesindeki en büyük neden hastalığın tanısının geç konulması, tedavinin geç başlamasıdır. Körlük gelişmeden tedavi başlanırsa hastalığın ilerlemesi durdurulabilir. Tedavi protokollerine tam anlamıyla uyan, zamanında yapılacak tedavi hamlelerine katılanların sorun yaşayacaklarını sanmıyorum. Tedavi var olan görmenin korunmasını sağlamaktadır, bir iyileştirme sağlayamamaktadır. Bu yüzden takip ve tedavi protokollerine uyulması zorunluluktur.
Özellikle risk grubundaki insanların belirli aralıklar ile muayenelerini yaptırmaları önerilmektedir, hastalığın başlangıç döneminde görme bozukluğu gelişmemesi “bende herhalde glokom yok” yanılgısının doğmasına yol açmaktadır. Sonuç olarak kurallara uyanların körlük ile karşılaşma olasılığı çok düşüktür.
Glokomun kelime anlamı nedir?
Yunanca “glaucosis” kelimesinden türemiştir; bu kelime gri-mavi renk anlamlarını içermektedir. Kelime bağıntısının nereden ve neden oluştuğuna ait bir bilgi yoktur. 1850 yılından bu yana İngilizce “glaucoma” kelimesi bu hastalığı belirmek için kullanılmaktadır. Biz de İngilizce’den adapte ederek “glokom” kelimesini kullanmaktayız.
Glokom hastalığının tanımı nedir?
Glokom, göz sinirinin ilerleyici hasarıdır. Göz siniri, beyinin göze giren parçasıdır. Baktığımız cisimden gelen ışık göze girer ve retinadaki (gözün iç kısmındaki görme hücreleri ve damarların bulunduğu alan) ışık yakalama hücreleri (fotoreseptörler) tarafından algılanır. Fotoreseptörler yakalanan ışığı elektrik akımına dönüştürerek sinir hücrelerine (ganglion hücreleri) aktarır. Ganglion hücrelerinin uzantıları (akson) birleşerek göz sinirini oluşturur. Göz siniri bu elektrik akımını beynimizin arkasında bulunan görme merkezimize (oksipital korteks) taşır ve görüntü burada oluşur. Oluşan görüntünün ne anlama geldiği beynimizin diğer bölgelerindeki merkezlerle işlenir ve bir anlam oluşur. Glokom yukarıda anlattığım görme yolunun ganglion hücreleri bölümünü bozar. Buradaki hücre sayısı çoktur. Hastalığın ilerlemesi ile etkilenen hücre sayısı artar. Az sayıda hücrenin etkilendiği hastalığın başlangıç aşamasında hasta görme ile ilgili bir olumsuzluk algılamaz. Zamanla ölen hücrelerin taşıma görevi olan görüntü parçaları beynimize taşınamaz ve görüntünün o kısımlarını görememeye başlarız. Ancak beynimiz bu görmediğimiz alanları bir hayal ile doldurmaya başlar. Örneğin ağaçlıklı bir alanda duran saksıya denk gelen yerdeki ganglion hücreleri öldüyse o bölgeyi ortamın baskın rengi olan yeşil (ağaçlar yeşilse tabii) ile hayali olarak görürüz.
Glokom neden olur?
Yukarıda nasıl olduğunu anlattım, ancak bunun neden olduğunu henüz bilmiyoruz. İlerleyen bölümlerde anlatacağım risk faktörleri glokomun oluşmasını kolaylaştırır ancak bir neden değildir. Örneğin göz içi basıncı yüksekliği glokomun oluşmasında bir risk faktörüdür ancak neden değildir.
Göz tansiyonu yüksekliği glokom demek midir?
Hayır. Göz tansiyonunun yükselmiş olması göz içinde üretilen göz sıvısının kan damarlarına geçmeyip gözün içinde birikmesi halidir. Glokom ise bir göz siniri hastalığıdır. Göz tansiyonunun yüksek olması glokom olma olasılığını yükseltir ama nedeni değildir. Göz tansiyonu yüksekliği glokom için bir risk faktörüdür tıpkı ailesinde glokomlu akrabalarının olması gibi. Risk faktörünün ne anlama geldiğini bir örnek ile açıklamak isterim; sigara içenlerde kalp krizi geçirme riski içmeyenlere göre daha fazladır, ancak sigara, kalp krizine yol açar diyemeyiz, çünkü içmeyenler de kalp krizi geçirmektedir. Göz içi basıncı yüksek olması da aynı şekilde glokom ile arasında bir sebep-sonuç ilişkisi barındırmaz.
Glokomda bozulan sinirimiz yeniden düzelir mi?
Hayır. Bu yüzden erken tanı konulması ve tedavisi zorunludur. Yapacağımız tüm tedaviler sizin tedaviye başladığınız gündeki halinizi korumanıza yöneliktir.
Glokom hangi yaş grubunda ve ne sıklıkla görülür?
Her yaş grubunda karşılaşabiliriz. Yeni doğmuş bebekten ileri yaşlardaki kişilere kadar glokom olabilir. 10.000 bebekten biri glokomlu doğar. Yaşlılıkla gelişme olasılığı artar; tüm yaş grupları dikkate alındığında görülme sıklığı %4 iken 70 yaşında bu oran %15’e çıkmaktadır. Günümüzde glokomlu hastaların yarısından azına tanı konulup tedavi başlanabildiği düşünülmektedir.
Ailesinde glokom olan kişiler risk altında mıdır?
Evet. Glokom kalıtımsal olabilir. Ailesinde glokom olanların belirli aralıklar ile muayene olmasını tavsiye ederim. Bunu ile birlikte ailede bilinen hiçbir yakınında glokom saptanmamış kişilerde de glokom gelişebileceğini unutmamamız lazım.
Glokom olma olasılığı yüksek kişiler kimlerdir?
– Göz içi basıncı yüksek kişiler,
– 45 yaşın üzerinde olanlar,
– Ailesinde glokomlu yakınları bulunanlar,
– Şeker hastaları,
– Yüksek numara gözlük takanlar (aşırı miyop ve hipermetroplar),
– Gözüne darbe alanlar,
– Uzun süre kortizon kullananlar,
– Vücut tansiyonu yüksek olanlar,
– Vücut tansiyonu aşırı düşük olanlar,
– Gece hipertansiyon ilacı kullananlar,
– Gözlerinde saydam kısımları (kornea) ince olanlar.
Vücut tansiyonu ile glokom arasında bir ilişki var mı?
Aslında iki hastalık birbirinden bağımsızdır. Yani vücut tansiyonu olan kişinin aynı zamanda glokomlu olması beklenmez. Yani aralarında doğrudan bir ilişki yoktur. Ancak yüksek veya düşük vücut tansiyonu göz sinirinin beslenmesini bozarak glokomun kötüleşme hızını artırabilirler, yani indirekt bir ilişki olabilir. Glokomlu hastaların vücut tansiyonlarının normal değerlerde olması istenir. Kullanılan ilaçlar açısından da iki hastalık arasında ilişki kurulabilir. Örneğin hem glokomda hem de vücut tansiyonu yüksekliğinde kullanılan beta blokörlerin birlikte kullanımı olumsuz sonuçlar doğurabilir, kardiyolog ve oftalmologunuz ile bu ayrıntıları konuşmanızı öneririz.
Doktorum bana glokom olduğumu söyledi, ancak benim hiçbir şikâyetim yok, yanılmış olabilir mi?
Glokomun çoğu tipinde hastalığın başlangıcında hiçbir şikâyet olmayabilir. İleriki bölümlerde anlatılacak muayene yöntemleri ile göz siniri hücrelerinizin etkilenmiş olduğu ispatlanmış ve glokom tanınız konmuş olabilir.
Glokomlu olup olmadığımı kendim anlayabilir miyim, bir şikâyet olacak mı?
Hiçbir şikâyetiniz olmayabilir. Ani kapalı açılı glokom gibi tiplerde şiddetli ağrı görülebilir ancak diğer tipler genellikle rastlantı sonucu bir göz doktoru tarafından saptanır.
Aralıklarla başım ağrıyor, glokom olabilir miyim?
Bu soruya kesin cevap vermek güç. Az önce söylediğim gibi glokom genelde şikayet yaratmaz. Baş ağrısı, migren gibi hastalıklara bağlı olabilir. Ancak migren sanılıp tedavi gören ama aslında glokom olan veya migren ile birlikte glokom hastalığının da geliştiği hastaların olduğunu belirtmek isterim.
Gözüm kızarıyor, sulanıyor, kaşınıyor, seğiriyor glokom olabilir miyim?
Hayır, bu tür şikâyetler ile glokom arasında bir ilişki yoktur.
Glokom görmeyi bozar mı?
Bu soruya “evet bozar” şeklinde bir cevap vererek geçip gidemeyiz. Çünkü hasta görmesinde bir bozukluk hissetmiyorsa “bende glokom yok” şeklinde bir mantık yürütebilir. Bu sakıncalı mantık hem hastaya hem de tedavisini üstlenen doktora çok şey kaybettirir.
Yukarıda görmenin nasıl oluştuğunu anlattım. Glokomda önce görme yollarımızdaki hücreler bozulur sonra görme ile ilgili bozukluklar başlar. Bu hücrelerin bozulmaya başlayıp başlamadığını özel aletlerimiz ile anlayabiliyoruz, yani daha siz görme bozukluğu yaşamadan, ya da görme bozukluğunuz ilerlemeden biz neler olabileceğini testlerimiz ile fark edebiliyoruz, bu yüzden test verilerine şikâyetinizin olup olmamasından daha fazla önem vermenizi öneririm.
Görme karmaşık bir olaydır. Görüyor musun sorusundan anladığımız; genel olarak baktığımız şeyleri görüp görmediğimizin soruluyor şeklinde bir algılamadır. Hâlbuki görmenin birçok alt grubu vardır, bunlardan bazılarını söylemek gerekirse; renk görme, hareket algılama, görme derinliği algısı, kontrast duyarlılık (görüntünün net olmaması, silik görüntü), görme keskinliği ve görme alanı gibi unsurlar içerir. Örneğin evin penceresinden bahçenizdeki bir ağaca baktığınızda şunlar olur: ağaç sizden ne kadar uzakta, hareketli mi yoksa duruyor mu (rüzgar varsa yaprakları dalgalanacaktır, siz rüzgarı hissetmeseniz bile daha önceki tecrübelerinizden ve öğrendiklerinizden havanın rüzgarlı olduğunu hissedersiniz, hatta evin içinde üşümüyor bile olsanız o görüntü sizi ürpertir), rengi nasıl (ağacın rengi ve görüntüsü yine daha önceki bilgilerinizden o ağacın ne ağacı olduğunu anlamanızı sağlar), ağacın hacminin, boyutlarının algılanması, ağaca bakarken etrafındaki diğer şeyleri de ağaca göre biraz daha bulanık görürsünüz (görme alanınız). Görmeyi oluşturan tüm bu ayrıntılar beyninizde birleştirilir ve gördüğünüzden bambaşka bir anlam oluşmasına izin verir, yine o ağaç örneğinden ilerleyecek olursak, gördüğünüz ağaç çocukluğunuzda dallarında sallandığınız ağacı, babanızın sizi arkanızdan ittiğini hatırlatacaktır, ağacı görürken babanızı da hatırlarsınız, bir anlamda gördüğünüz babanız olur. Glokom tüm bunları, görme fonksiyonlarını bozabilir. Sosyal yaşamımızı etkileyebilir. Görme fonksiyonlarındaki değişimleri fark etmeye çalışırken sadece ağacı görüp görmediğinizi sorgulamayın, sosyal yaşamınızda açıklayamadığınız gariplikler olup olmadığını da gözlemlemeye çalışın, hissettiklerinizi doktorunuzla paylaşın.
Görme ile ilgili ilk şikâyet ne olabilir?
Önceki bölümlerde anlattığım gibi hastalığın başlangıcında görme ile ilgili bir şikayet algılanmaz. Hastalığın ilerlemesi ile fark edilebilecek ilk şikayet kontrast duyarlılıkta azalma olacaktır. Yani görüntülerin silikleşmesi benzer tonlardaki şekilleri ayırt edememeye başlanabilir. Bunu şöyle bir örnekle açıklayabilirim; ikinci baharını yaşayan hanımlarımız saçlarını genellikle sarıya boyatırlar, bunun nedeni kontrast görme duyumuzun fizyolojisinden yararlanmaktır. Sarı saç uzadığında dipte açığa çıkan beyaz saçın fark edilmesi siyah saça göre daha zordur. Glokomlu kişiler de birbirine benzeyen tonları ayırt etmekte zorlanırlar.
Tabii burada belirtmem gereken bir husus var; biz iki gözümüz ile bakarız, gözlerden biri glokomlu, diğeri normalse veya iki gözün glokom düzeyi asimetrikse iki gözle baktığımızda bu tür şikâyetler algılanmaz, her şey normal görülür. Bu yüzden kendi kendinize test yaparken her iki gözü teker teker kapatarak test yapmanız gerekir.
Görme alanı daralması günlük hayatımızı etkiler mi?
Önce görme alanının ne olduğundan kısaca bahsetmemiz gerekir. Görme alanı baktığımız yerin etrafındaki alan genişliğidir. Biz bir cisme baktığımızda cismin görüntüsü sarı noktamızda oluşur. Sarı nokta, görüntünün en net yakalandığı yerdir, bu yüzden görmek istediğimiz şeyleri sarı noktamızın üzerine oturtmak için gözümüzü hareket ettiririz. Bu sırada hedef cismin etrafındaki şeyler de retinamızın üzerinde görüntü oluşturur, bu görüntü sarı noktada oluşan görüntüye göre daha kalitesiz bir netliktedir, bu alana görme alanımız diyoruz. Suratımızın anatomik özelliğinden dolayı sağ gözün sağındaki ve sol gözün solundaki alanlar daha geniş bir alanı kapsar, karşıt taraflar ise burnumuzdan dolayı daha dar bir alanı gösterir. İki gözle baktığımız için burnumuzun yarattığı bu kısıtlayıcı duvarı fark etmeyiz. Anlattıklarımı hemen örnekleyerek daha iyi anlamanızı sağlamak istiyorum; okuduğunuz paragrafın üzerindeki ve altındaki paragrafı bu yazıyı okurken daha kötü gördüğünüzü fark ettiniz mi? Orası sizin görme alanınızdır. Aklınıza görme alanı ne işimize yarıyor diye bir soru gelebilir. Bizi tehlikelerden korur. Araba kullanırken hep yola bakarız, sağımızda veya solumuzda akıp giden bulanık görüntüyü de bir yandan izleriz, görme alanımızda farklı bir görüntü oluşursa hemen kafamızı veya gözümüzü o alana döndürerek onun ne olduğuna bakarız. Eğer görme alanınızda bir daralma varsa bunu fark etmez ve oraya bakmazsınız.
Bu konuya biraz fazla değinmek istiyorum, çünkü glokomda gelişen görme alanı değişiklikleri hastalara yetersiz veya hatalı anlatılmakta, hastalar da bu anlatılanların kendilerinde olmadığını görünce hastalıklarını hafife almaktadırlar. Hatalı anlatımda görme alanının daraldığı, etrafın siyah, sadece orta alanın açık olduğu, sanki bir borunun içinden bakar gibi bir görüntü oluştuğu anlatılır. Bu görüntü çok az hastada hastalığın son zamanında oluşur. Gerçekte ise durum çok daha farklıdır; glokomda ganglion hücrelerinin hasara uğraması retinadaki o bölgenin görme duyarlılığını etkilemektedir. Görme alanının ilgili bölgesinde görülemeyen bir alan oluşur. Görme alanı testi yapılırsa o bölge grafikte siyah olarak gösterilir. Ama hasta o alanı test çıktısında olduğu gibi siyah değil etrafın baskın rengiyle kaplanmış bulanık bir alan olarak görür, beyin boşlukları bir hayal yaratarak doldurur. Örnek vererek daha iyi anlamanızı sağlayacağım; ağaçlıklı bir yolda araba kullandığınızı farz edin, bu sırada devamlı yola bakacaksınız, yol sizin sarı noktanızda ağaçlar ve kenardaki her şey de retinanızda görüntü oluşturur. Eğer glokoma bağlı görme alanı defektiniz varsa ağaçların arasından yola doğru koşmakta olan bir çocuğu göremezsiniz. Çocuğun olduğu alanı beyniniz ortam baskın rengi yeşil ile (çünkü ağaçlar yeşildir) baskılayacaktır, dolduracaktır. Bahsettiğim bu yanılsama, hatalı anlatımdaki siyah görmeden daha tehlikeli bir duruma sokuyor glokom hastasını, çünkü bölgeyi siyah olarak görseniz bir gariplik olduğunu algılayıp daha temkinli araba kullanacaktınız. Glokom hastasının araba kullanmadaki kaynağı belirsiz öz güveninin nedeni bu yanılsamadır. Görme alanı defektlerindeki hadise de yukarıda anlattığım gibi her iki göz asimetrik bir glokom hasarına sahipse diğer göz tarafından kompanze edilebilir, bu durum hastanın hastalığını anlamasını daha da güçleştirmektedir.
Yemek, sigara, alkol ile glokom arasında bir ilişki var mı?
Doğrudan bir sebep sonuç ilişkisi yoktur. Glokom hastalarında herhangi bir yemek çeşidini kısıtlamaya gitmiyoruz. Ancak yukarıda anlattığım risk grubu bölümünde geçen diyabet, hipertansiyon gibi hastalıkların düzensizliği glokomun da kötüleşme hızını artıracaktır, dolayısıyla bu tür hastalıkları da bulunan glokomlular doktorlarının yemek kısıtlamasına uymaya devam etmelidirler.
Sigaranın göz içi basıncını artırdığı ve göz sinirinin beslenmesini bozduğuna dair kanıtlar mevcuttur. Bu yüzden sigara ile glokom arasında direkt bir ilişki olmamasına rağmen indirekt olarak glokomun kötüleşmesi üzerine hızlandırıcı etkisi olduğunu söyleyebiliriz.
Spor yapmanın glokoma faydası var mı?
Sağlıklı vücutta glokomun kötüleşme hızı yavaşlayacaktır bu yüzden spor yapılmasını öneriyoruz. Ancak pigment dispersiyonu sendromu, pigmenter glokomlu hastaların zıplamalı sporlardan kaçınması gerekir, glokom çeşidinizi spor yapmadan önce doktorunuza sorunuz. Ayrıca dalma sporu ve bazı yoga hareketleri göz içi basıncını artırarak glokoma olumsuz etki edebilir, kaçınılmalıdır.
Vitamin ve mineralleri almanın glokoma faydası var mı?
Her ikisi de glokomun tedavisinde kullanılan temel ilaçlar değildir. Serbest radikal giderici vitaminlerin ve magnezyumun yardımcı tedavi olarak kullanılması ile fayda sağladığını bildiren çalışmalar vardır ancak henüz bir kural oluşmamıştır.
Glokom deyince tek bir hastalıktan mı bahsediyoruz, yoksa tipleri var mı?
Yukarıda bahsettiğimiz gibi glokom, göz sinirinin ilerleyici hasarıdır. Oluş mekanizmasına göre farklılaşan kırkın üzerinde tipi vardır. Tiplerinin bilinmesi iki açıdan önemlidir;
– Tedavi tipler arasında farklılık gösterebilir, tedavinin belirlenmesi açısından hangi tip glokom olduğunu da bilmeliyiz.
– Glokomun kötüleşme hızı tipler arasında farklılık göstermektedir. Örneğin normal basınçlı glokomda çok yavaş bir kötüleşme olurken eksfoliatif glokomda çok hızlı bir kötüleşme olabilmektedir. Glokom tipinin bilinmesi tedavi stratejimizin agresifliğini belirlememizde doktora yardımcı olacaktır.
Kısaca tipleri sınıflayacak olursak; konjenital (doğumda var olan), primer (başka bir hastalığa bağlı olmaksızın gelişen saf glokom) ve sekonder (başka bir göz hastalığının yarattığı glokom) glokomdan bahsedebiliriz. En sık görülen tip primer açık açılı glokomdur. Bu tip genellikle 40 yaşın üzerinde görülen senil tiptir.
Normal göz basıncı kaçtır?
Herkes için normal diyebileceğimiz bir sayı maalesef yoktur. Normal veya yüksek kavramları kişiye göre değişmektedir. Göz doktorunuz yapacağı muayene ile sizin normalinizin kaç olduğunu hesaplar ve eğer gerekiyorsa tedavisini buna göre belirler. Örneğin bazı hastalar için 16 mmHg basınç yüksek kabul edilip ameliyat kararı verilebilirken, yine bazı sağlıklı kişilerde 24 mmHg basınç normal kabul edilip ilaç başlanılmaz. Bu sayılar, sizin göz siniri, retina ve kan damarlarınızın durumu ve yaşınıza göre değerlendirilir.
Glokomlu olup olmadığımı anlamak için göz basıncımı ölçtürmem yeterli olur mu?
Hayır. Önceki bölümlerde belirttiğim gibi göz basıncı yüksekliği glokomun nedeni değildir. Sadece bir risk faktörüdür. Basınç o göz için yüksekse, glokomun kötüleşmesini hızlandırır, bu açıdan göz içi basıncının belirlenmesi ve gerekiyorsa düşürülmesi glokom tedavisi açısından önem taşır. Göz doktorunuz glokom olup olmadığınızı anlamak için; göz tansiyonunuzu ölçmeli, rutin göz muayeneniz yapmalı, kornea kalınlığınızı ölçmeli, görme alanı, göz siniri ve retina damarlarını incelemesini yapmalıdır. Bu muayenelerden sonra glokomunuzun tipini belirlemek için ilave muayene teknikleri de kullanılmalıdır.
Göz tansiyonu nasıl oluşur?
Göz küresinin içindeki basınçtan bahsederken atmosfer basıncına göre ne kadar yüksek olduğundan bahsedilir, ölçülen değer bu farkı vermektedir. Çoğunlukla 10 ile 20 mmHg basınç aralığında seyreder. Basıncı yaratan göz içindeki aköz denilen sıvının miktarının az ya da çok olmasıdır. Aköz sıvısı göz içinde üretilir ve göz merceği ve korneayı besledikten sonra (bu yapıların enerji gereksinimini tıpkı kanımız gibi sağlar) göz içindeki küçük kanallardan geçerek kan dolaşımına katılır. Aköz sıvısının yapımıyla kana karışan miktarı arasında bir dengesizlik varsa sıvı, göz içinde birikmeye başlar ve göz içi basıncı yükselir.
Göz tansiyonu nasıl ölçülür?
Tonometri denen bir alet ile ölçülür. Göze değen ve değmeyen, farklı tipleri mevcuttur. Göze değerek ölçüm yapan modelleri daha hassastır. Kornea kalınlığı ile göz tansiyonu değerleri arasında bir ilişki vardır. İnce kornealar basıncın yalancı düşük, kalın kornealar ise basıncın yalancı yüksek ölçülmesine neden olur. Kornea kalınlığı değerine göre bulduğumuz basınç değerini normalize hale getirecek bir formül bulunmamaktadır. Dolayısıyla örneğin ince kornealı bir gözde basını 20 mmHg’a bulduysak, hastanın gerçek değerinin aslında daha fazla olduğunu düşünmeliyiz, ama bir sayı vermemiz doğru olmayacaktır. Göz tansiyonu ölçülmeden önce uyuşturucu bir damla göze damlatılır, ayrıca gerek görüldüğünde sarı bir boya ile gözünüz boyanır. Tansiyon ölçme işlemi ağrısız bir işlemdir, bundan korkmamalısınız. Gözünüzü sıkarsanız tansiyon yalancı yüksek çıkabilir. Bulunan değerin normal olup olmadığı hastanın göz sinirinin durumuna göre belirlenir.
Göz içi basıncı hep aynı düzeyde mi kalır?
Hayır, sağlıklı bireylerde de göz içi basıncı gün içinde iner–çıkar. Glokomlu kişilerde ise gün, hatta günler arasındaki bu değişim daha fazla olur. Muayene esnasında ölçülen değer, o anki değerdir, diğer zaman dilimlerinde basıncın nasıl olduğunu anlatmaz. Değişimin anlamlı olup olmadığını ve sizi etkileyip etkilemediğini göz siniri veya görme alanı testleri ile anlarız. Glokom tedavisinde kullanılan ilaçlar, lazerler veya ameliyatlar basınç oynamalarını minimalize etmeye çalışır.
Göz siniri muayenesi nasıl yapılır?
Glokom muayenesinin en önemli aşamasıdır. Göz siniri muayenesi, glokomun hem tanısında, hem de hastalığın ilerleyip ilerlemediğinin kontrolünde çok değerli bilgiler verir.
Glokoma bağlı göz sinirinin ortasında çukurlaşma, sinir liflerinde incelme veya kuruma gelişir. Ayrıca sinir liflerini oluşturan hücre sayısında azalma vardır. Göz sinirindeki bu değişimler ilk muayenede, hastanın yaş grubunun normal veri tabanıyla karşılaştırılmasıyla bulunur. Ardıl muayenelerde ise ilk muayene verileriyle yapılacak mukayese ile kötüleşmenin olup olmadığı ve kötüleşmenin hızı belirlenerek yapılır. Örneğin sağlıklı bir bireyin göz sinirinin kalınlık ortalaması 100-110 mikron ise, ve hastanın ortalama göz siniri kalınlığı 80 mikron bulunduysa, bu değer glokom tanısı lehine bir bulgudur.
Göz sinirindeki değişimlerin sıralaması şöyledir; önce hücre sayısında azalma, sonra göz siniri liflerinde incelme ve en son olarak da göz sinirinde çukurlaşmada artış gelişir.
Göz sinirini değerlendirebilmek için birçok yöntem vardır. Rutin göz muayenenizin yapıldığı biomikroskop adı verilen alet yardımı ile lupla bakarak yapılabileceği gibi gelişmiş tomografi cihazları ile de yapılabilmektedir. Gelişmiş aletler ile yapılan muayenelerin avantajı, ardıl muayenelerde sonuçların birbirleri ile kıyaslanmasına olanak vermesidir. Tomografi aleti bu açıdan yararlıdır. Son iki muayene ve son muayene ile hastalığın tanısı konulduğu zaman arasındaki bütün gelişmeleri bildirebilir. Göz tansiyonu muayene sırasında normal değerlerinde çıkan hastaların glokomunda tomografik olarak bir kötüleşme saptanıyorsa, ya tedavinin yetersiz geldiğini, basıncın daha da düşürülmesi gereğini ortaya koyar, veya hastanın ilaçlarını düzenli kullanmadığını, çoğu günler yeterli sayıda ve zamanında ilaç alınmadığını gösterir.
Görme alanı muayenesi nasıl yapılır?
Görme alanı baktığınız yerin çevresinde görmeniz gereken alandır. Glokomda bu alanın daraldığını söylemiştik. Görme alanı sonucu hem glokomun tanısını koymamızda, hem de tedavinin yeterli olup olmadığını anlamamızda bize yardımcı olmaktadır. Çok yararlı bir alet olmasına karşın, bu muayene çeşidinde sizin ile iyi bir takım arkadaşı olmamız gerekmektedir. Çünkü test sırasında size devamlı bakmanız gereken bir nokta gösterilmekte, bu noktanın çevresinde yanan ışıkları görüp görmediğiniz sorulmaktadır. Gördüğünüzü ifade etmek için elinizdeki düğmeye basacaksınız. Düğmeye hatalı basarsanız veya gözünüzü sık sık oynatırsanız, testin sonucu hatalı çıkar. Testi hatalı yapıp yapmadığınızı alet bize basılı olarak verdiği dokümanda bildirmektedir. Hatalı testleri dikkate almamaktayız.
Görme alanınızı ölçen alete perimetri denmektedir.bu alet sizin neyi görüp görmediğinizi bildirmekle kalmaz, yukarıda anlattığım gibi yaş grubunuzdaki normal görme alanı eşiği ile sizinki arasındaki istatistiki farklılığı gösterir. Bir alanı görürsünüz, ama yaş grubunuzdaki normal ışık şiddetinden daha kuvvetli bir ışık ile görüyorsanız bu da hastalık lehine bir bulgu olarak değerlendirilir. Burada unutulmaması gereken önemli bir teorik bilgi de vermem gerekiyor; görme alanı görme fonksiyonları ile ilgili tüm organlarımız hakkında bilgi verir, yani görme alanında bir bozukluk saptanması onun glokoma bağlı olduğunu söylemez, tüm bu organlardan birinin hasarlanmış olduğunu gösteriyor olabilir. Bu yüzden tanıyı koymak için, glokoma özgü görme alanı defektlerinden birini saptamamız gerekir.
Test mantığı sinir hasarını saptadığımız topografi aletindeki gibidir. İlk çekimde yaş grubunuzdaki normal veri tabanıyla sizi karşılaştırır, ardıl muayenelerde ise sizin önceki testinizle ardıl testlerinizi karşılaştırır. Eğer bir kötüleşme varsa kötüleşme hızınızın beklenen yaşam miktarınız ile kesişip kesişmediğine bakılarak kötüleşme hızınız belirlenir. Yazdıklarımı bir örnek üzerinden açıklamak daha kolay olacaktır; siz 60 yaşındasınız ve görme alanında kötüleşme hızınız sizin görme fonksiyonlarında anlamlı bir düşüş olacağı yaşı 65 olarak gösteriyorsa, uygulanmakta olan tedavinizin yetersiz olduğu ve ağırlaştırılması gerektiğini anlarız. Başka bir örnekte, beklenen anlamlı görme fonksiyonu düşüşü 120 yaşınıza geldiğinizde olacaksa, uygulanan tedavinin yeterli olduğuna ve sürdürülmesi gerektiğine karar veririz.
Göz doktorum glokom tanım için “Primer Açık Açılı Glokom” dedi, bu ne demektir ve tedavisi nasıl olacak?
En sık karşılaştığımız tiptir. Sinsi ilerler ve hastalığın başlangıcında hiçbir şikayetiniz olmaz. Bu terim, göz içinden kan damarlarına sıvı kımını sağlayan küçük kanalların tıkalı olduğu anlamında kullanılır. Tedavisinde ilaç, lazer veya ameliyat uygulanabilir.
“Kapalı Açılı Glokom” ne demektir ve tedavisi nasıl olur?
Göz içinde gözün renkli kısmı (iris) ile gözün saydam kısmının (kornea) birbiri ile temas ettiğini, göz sıvısının gözü terk etmek için küçük göz kanallarına ulaşamadığını tanımlar. Bazen şiddetli bir başlangıç yapabilir ve aniden göz basıncı 40-50 mmHg gibi yüksek değerlere ulaşabilir. Bu sırada göz çevresinde ağrı vardır. Tedavisinde lazer veya ameliyat seçenekleri daha ön plandadır ve erken yapılır. Bu tip glokoma sahip olan hastalarımın vücut için kullanacakları ilaçlarda göz doktoruna danışmalarını öneririm. Çünkü bazı ilaçlar ani basınç artışlarına neden olabilir.
“Normal Basınçlı Glokom” ne demektir ve tedavisi nasıl yapılmaktadır?
Glokomlu hastalarda göz basıncı genellikle 20 mmHg ve üzerinde olmaktadır. Glokomun bu tipinde ise göz basıncı, 20 mmHg’nın altındadır. Tedavisi en zor, ancak en yavaş ilerleyen tiptir. Vücudun kan ve damar hastalıkları ile yakın ilişkilidir. Tedavide bu açıdan da destek olmak gerekir.
“Pigmenter Glokom” ne demektir ve tedavisi nasıl yapılmaktadır?
Gözün renkli kısmı, iris’in pigment parçacıklarının dökülerek, küçük göz kanallarını tıkaması ile oluşur. Diğer tiplere göre daha genç yaşta görülür. Bu tip glokomu olan hastalarımın aşırı egzersizden kaçınmasını salık veririm.
“Neovasküler glokom” ne demektir ve tedavisi nasıl yapılmaktadır?
Neovasküler glokom retina damarlarının tıkanması veya şeker hastalığı gibi göz arkasında kanamaların görüldüğü hastalıklarda sonra gelişir. Bu hastaların öncelikle retinalarının lazer ile tedavi ve/veya göz içine iğne yapılması gereklidir, buna rağmen göz basıncı düşmüyorsa glokom ameliyatı önerilir. İlaç tedavilerinden yarar görülmez. Ameliyatında göz içi ile dışı arasında sıvı akışını sağlamak için göz içine bir tüp yerleştirilir. Ameliyatın başarısı daha sonra yapılacak retina tedavisinin başarılı olmasına bağlıdır.
Eksfoliatif glokomda neden daha erken lazer ve ameliyat öneriliyor?
Eksfoliatif glokom, glokom tipleri içinde en hızlı ilerleyen glokom çeşididir. Genellikle önce bir gözde başlar, sonra diğer göz de etkilenir. İlaçlara iyi yanıt vermez ve erken lazer veya ameliyat yapılması gerekir. Bu hastaların katarakt ameliyatları da zor olmaktadır. Bu yüzden lenslerinin çok sertleşmeden ameliyat edilmesi olası komplikasyonları azaltmak açısından tavsiye edilmektedir.
Konjenital glokom nedir ve çocuğumuzda glokom olup olmadığını nasıl anlarız?
Doğumdan itibaren gelişmiş glokomlara “Konjenital Glokom” diyoruz. Tek veya iki gözü birden tutabilir. Gözler genellikle büyüktür, kornea saydamlığını kaybetmiştir. Gözünde sulanma, ışıktan rahatsız olan ve büyüklük fark edilen çocuklardan şüphelenilmelidir. Bu bebekler sıklıkla gözlerini ovuştururlar. Hafif glokomlu bebeklerde ilaç tedavisi denenebilir fakat tedavi genellikle ameliyat gerektirir. Oküler Hipertansiyon ne demektir?
Göz basıncı 22mmHg üzerinde olduğu halde glokom olmayanlara oküler hipertansif kişiler denir. Bu bir hastalık değildir. Ancak göz basıncı diğer insanlara göre yüksek olduğu için glokom olma riski fazladır. Yaşa, vücut hastalıklarına, göz damarları ve sinirinin durumuna veya ailede glokomlu kişinin olup olmamasına bağlı glokom olma riskini azaltmak için, bu kişilere bazen ilaç başlanabilir.
Glokomun tedavisi var mı?
Tedaviden kastımız bir ilacın belirli bir süre kullanımı, lazer tatbiki veya ameliyattan sonra hastalığın tamamen geçmesi ise maalesef glokomun tedavisi yoktur. Peki bizim uyguladığımız tedaviler ne işe yaramaktadır? Hastalığınızı durdurmaya, daha fazla kötüleşme olmasını engellemeye yönelik bir tedavi uyguluyoruz. Gerçekten glokom iseniz hayat boyu takip ve tedavi gerekir.
Tedavi nasıl olacak?
Önce şunu söyleyelim herkes için geçerli bir tedavi modeli yoktur. Yani önce ilaç tedavisi, sonra lazer tedavisi, bu da yetersiz kalırsa ameliyat gerekir diye belirli bir sıralama yapamıyoruz. Glokomunuzun tipi, tansiyonunuzun yükseklik derecesi, göz siniri ve retinanızın durumu, yaşınız, yaptığınız iş, diğer hastalıklarınızın olup olmadığı, evde yalnız yaşayıp yaşamadığınız gibi birçok değişken tedavi planını etkiler. Başlangıç glokomu olan hafif hasarlı bir hastaya sadece bir ilaç başlanabileceği gibi ileri hasarlı gözlerde önce ameliyat da yapılabilmektedir. Glokom tipleri de tedavinin belirlenmesinde çok etkilidir. Bazı tiplerinde lazer ilk tedavi metoduyken bazı tiplerde lazer hiçbir işe yaramayabilir.
İlaç tedavisinde dikkat edilecek hususlar nelerdir?
Burada genellikle göz damlalarını kullanmaktayız. Seçeceğimiz damla göz basıncınızı düşürücü etkisinin yüksek olduğuna inandığımız damladır. Genellikle bir damla çeşidi ile başlanır. İlacın etkili olup olmadığını anlamak için 2 veya 3 hafta sonra ilacı kullanarak geleceğiniz bir gün tespit edilir ve göz tansiyonunuz bu kontrolde tekrar ölçülür. Hedeflenen basınca ulaşıldıysa ilacınız devam eder, ulaşılmadıysa başka bir ilaç veya ikinci ilave ilaç başlanır. İlaçların seçilmesinde önemli konulardan biri de sizin diğer hastalıklarınıza ve/veya kullandığınız diğer ilaçlar üzerine olumsuz bir etkilerinin olmamasına dikkat edilmesidir. Bu yüzden göz doktorunuza diğer hastalıklarınızı ve kullandığınız diğer ilaçları mutlaka söylemelisiniz.
Damlaları nasıl damlatalım?
Doktorunuzun söylediği saatte damlatmalısınız. Her ilacın etkinliğinin sürdüğü farklı saat aralıkları vardır. Bu sürelere uyulması gerekir. Örneğin günde iki defa damlatılacağı belirtilen damlanın etkinlik süresi 12 saattir, bu ifade damlanın etkinliğinin 12. saatten sonra azalacağını belirtmektedir. Bu yüzden sabah 10 da damlattığınız damlanın akşam 10’da tekrar damlatılması gerekir. Damla damlatmayı unutmamanız için çeşitli yöntemleri deneyebilirsiniz; saat alarmı kurmak veya gün içinde hep aynı saatte yaptığınız bir aktivite ile ilişkilendirmek seçilecek yollar arasındadır. Akıllı telefonu olan hastalarımızın Glokom Net uygulamasını telefonuna indirmesi ve saat ayarlarını kullanacağı damlaya göre belirlemesi de faydalı olabilir. Damlayı tatbik etmeden “damla damlatma kılavuzunuzu” okuyunuz.
Bebeklerde ve çocuklarda damla nasıl damlatılır?
Bebek ve çocuklar damlanın yarattığı yanma ve batma hissi yanında, zorlamayla yapılan her davranışa doğal olarak verdikleri tepkiden dolayı gözlerini sıkarla, kapaklarını açmazlar. Hastalığın fark edilmesiyle oluşan psikolojik travmanın yanı sıra zorlamanın yaratacağı travma da tedavi sürecinin çetrefilleşmesine yol açabilir. Büyüklerde uygulanan üst ve alt kapağın açılarak gözün içine tatbik edilen damlanın çocuklarda daha sakin bir şekilde damlatılması tedavinin devamlılığı için zorunluluktur. Bunun için çocuk yatar pozisyondayken göz kapaklarıyla burun kökünün birleştiği yerdeki çukur alana büyükçe bir damla bırakın, çocuk göz kapaklarını açıp kaparken (siz buna zorlamayın, eninde sonunda bir şekilde çocuk kapağını açacaktır) ilaç göze girecektir. Bir damlanın %15’inin işe yaradığını, gerisinin akacağını unutmayın, panik olmayın.
Damlayı her seferinde kaç damla damlatalım?
Her tatbik zamanında bir damla damlatılmalıdır. Damlanın göze girdiği batma hissi ile anlaşılır. Emin değilseniz bir damla daha damlatabilirsiniz. Fazla damla damlatmanın sakıncası olabilir, sonuçta bu ilaçların göze ve vücuda zararlı etkileri de vardır. Fazla sayıda damlatmanız bu yan etkinin oluşma olasılığını artırır.
İki ilaç arasında ne kadar süre bekleyelim?
İki veya daha fazla ilaç kullanan hastalarımız iki damla arasında en az 5 dakika beklemelilerdir. Damlayı kullandıktan sonra gözlerin kapatılıp kapatılmaması önemli değildir.
Önce hangi damlayı damlatalım?
Aslında sıralamanın bir önemi yoktur, hangisi önce damlatılırsa damlatılsın fark etmez. Ancak ben hastalarıma bir karışıklığa yol açmaması için (çünkü birinci damlayı damlatıp 5 dakika bekledikten sonra bazen hangi damlanın damlatıldığı unutuluyor) ilaçların isimlerinin baş harf sırasına göre damlatılmasını öneriyorum. Yani A ile başlayan ilaç önce B ile başlayan ilaç sonra gibi.
Reçetelerde yazan ifadeleri nasıl anlayacağız?
Reçetelerde ilacın isminin altında kaç kez damlatılacağı ve zamanı yazar. Örneğin 2×1 ifadesi damlanın günde iki kez damlatılacağını ifade eder. Bunlardan biri sabah diğeri de akşam damlatılmalıdır. Her ilacın belirli bir etkinlik süresi vardır. Az önce verdiğimiz örnekteki ilaç 12 saat etki edebiliyor anlamındadır. Bu yüzden sabah ve akşam damlalarını eşit aralıklar ile kullanmak gerekir. Bazen 1×1 ifadesi ile karşılaşılır. Bunun yanında sabah veya akşam kelimesinin de olması gereklidir. “1×1 sabah” denilmişse günde bir kez ve sadece sabahları damlatılacak anlamı çıkar.
İlaç alerjisi nasıl anlaşılır?
Göz ve çevresinde oluşan rahatsızlıklardır. İlacın molekülüne veya saklama solüsyonuna karşı gelişebilir. Gözlerde kızarıklık, sulanma, kapaklarda pullanma ve şişlik oluşur. Kızarıklık ilaç damlatıldığında bir alerji belirtisi olmadan hafif derecede her ilaçla gelişebilir. Bu düzeydeki kızarıklıktan korkulmamalıdır, hatta hipotansif yağ grubundaki ilaçlarda hafif kızarıklık ilaca başlandıktan sonraki ilk ay boyunca bu düzeyde sürer. Alerji bulgusu olan kızarıklık bayrak kırmızılığında yoğundur, kendi kendine geçmez, devam eder. Böyle durumlarda doktorunuzla temas kurunuz, ilacın değiştirilmesi gerekebilir. Olay acil müdahale gerektirmediği için panik olmayın, acele etmeyin.
İlacın molekülünden ziyade saklama solüsyonuna karşı gelişen bir alerji varsa aynı grup ilaçların tek kullanımlık veya özel şişelere konulmuş saklama solüsyonsuz olan formlarıyla değiştirilmesi gerekebilir.
Hipotansif yağlar nasıl kullanılır ve yan etkileri var mı?
Tüm ilaçlar için geçerli olmak üzere, yan etki olasılığı bulunmayan ilaç yoktur. İlaç prospektüslerinde belirtilen yan etkiler, binlerce hasta üzerinde yapılan incelemeler sonucunda görülen (bir hastada dahi olsa yazılır) yan etkileri kapsar. Genellikle veya sizde olacağını anlatmaz. Doktor bir ilacı hastasına verirken olası faydalarını ve yan etkilerini düşünür ve faydasının tartışılmayacak kadar anlamlı fazla olacağına inanıyorsa o ilacı hastasının kullanmasını önerir.
Hipotansif yağlar grubunda bulunan ilaçlar, glokomun ilaç tedavisinde ilk seçeneklerden biridir. Günde bir damla damlatılır. Lumigan, Travatan, Saflutan ve Xalatan bu tip ilaçlardandır. Vücut yan etkileri yok denebilir. Gözde her ilaçta olduğu gibi yanma, batma, sulanma ve kızarıklık yapabilir. Ayrıca iris de renk değişikliği, kirpiklerde kalınlaşma ve uzama, göz çevresinde deride koyulaşma olabilir. Keratit, sarı nokta hastalıkları ve üveitlilerde kullanımına dikkat edilmelidir.
Beta-blokerler nasıl kullanılır ve yan etkileri var mı?
Uzun zamandır glokomda birinci ilaç olarak kullanılmaktadırlar. Betoptic-S, Carteol LP, Nyolol, Timoptik, Timoptic XE, Timosol, Timabak, Timoftal bu gruptandır. Gözde her ilaçta olduğu gibi yanma, batma, sulanma ve kızarıklık yapabilir. Astma gibi nefes darlığı hastalarında, kalp hastalarında, ağızdan beta bloker alanlarda dikkatli kullanılmalıdır. Güçsüzlük, iştahsızlık, cinsel isteksizlik, kalp atımında düzensizlik, kan basıncında değişiklik gibi yan etkiler doğurabilir. Günde iki kez sabah akşam veya sadece sabahları kullanılan formları vardır.
Adrenerjik agonistler nasıl kullanılır ve yan etkileri var mı?
Alphagan P, İopidine ve Brimogut bu gruptandır. Günde iki kez, sabah akşam kullanılır. Gözde her ilaçta olduğu gibi yanma, batma, sulanma ve kızarıklık yapabilir. Ağız kuruluğu, kaşıntı ve vücut tansiyonunda düzensizlik yapabilir. Antidepresan ve MAO inhibitörü alanlarda kullanılmaması uygun olur. Bebeklerde kullanılmaması gerekir.
Karbonik Anhidraz İnhibitörleri nasıl kullanılır ve yan etkileri var mı?
Azopt ve Trusopt bu gruptandır. Günde iki veya üç kez kullanılır. Gözde her ilaçta olduğu gibi yanma, batma, sulanma ve kızarıklık yapabilir. Ayrıca ağızda kötü bir tat bırakır. Bu ilacın ağızdan alınan tablet formu da vardır (Diazomid) potasyum kaybı, kan ve böbrek yetmezliği geliştirebilir.
Bir şişede iki ilaç formülünün bulunduğu solüsyonları kullanırken dikkat edilecek noktalar nelerdir?
Bu ilaçlarda aslında iki farklı ilaç vardır birlikte damlatıldıkları için kullanım kolaylığı sağlar. Basınç düşürücü etkileri tek molekül içeren ilaçlara göre daha fazladır.
İlaç tedavisini aksatmanız nelere yol açar?
Doktorunuz size ilacınızı reçete ettiğinde, evde tedavinin eksiksiz yapıldığını farz eder ve tedavinizi bu yönde ayarlar. Sadece muayene zamanları ilacını kullanıp diğer dönemlerde ilacının kullanımında tedbirsiz davranan bir grup hastamız maalesef var. Bu hastalarımızın muayene günü göz basınçları normal çıktığı halde glokomun ilerleyip ilerlemediğini anlamak için yapılan testler bozulur. Doktorunuz yanlış kararla verebilir. Hiç gereği yokken ameliyat kararı alınabilir. Bu yüzden evde belirtilen saatte ve sayıda ilacı kullanmanız çok önemlidir.
Glokom ameliyatı neden yapılır?
İlaçlar veya lazer ile glokomunuz kontrol altına alınamamışsa veya glokomunuz ileri düzeydeyse veya bazı glokom tiplerinde ilk seçenek olarak glokom ameliyatı yapılır. Burada amaç göz basıncınızı düşürüp göz sinirindeki kötüye gidişin durdurulmasıdır.
Glokom ameliyatından sonra görmem artacak mı?
Hayır. Hatta genellikle ameliyattan sonra geçici bir süre kullanılan ilaçlara ve/veya ameliyatın özelliğinden dolayı görmede azalma beklenmektedir. Birinci ayda ameliyat öncesi görme düzeyine erişirsiniz. Görmem artmıyorsa bu ameliyatı neden olayım diye düşünmüş olabilirsiniz. Ameliyat glokomun yarattığı hasarı durdurmak için yapılır. Böylece gelecekteki kötüleşme önlenmiş olur.
Glokom ameliyatım ile gözümdeki hasar düzelecek mi?
Hayır. Göz sinirinde daha önce meydana gelmiş hasarların hepsi kalıcıdır. Ameliyat, hasarın durması veya ilerlemesinin yavaşlaması amacıyla yapılır.
Glokom ameliyatından sonra artık ilaç kullanmayacak mıyım? Ameliyattan sonra ilaç kullanmamanız hedeflenir. Ancak hastalığınızdaki ilerleme sonucunda ileride tekrar ilaç kullanabilir, belki yeniden ameliyat olabilirsiniz. Tüm bu tedavilerin ortak amacı yaşamınızın sonuna kadar sizin “görüyor” olmanızı sağlamaktır.
Glokom ameliyatının çeşitleri var mı? Evet. Glokomun her tipine göre değişen teknikler var. Trabekülektomi, non-penetran glokom cerrahisi ve tüp yerleştirilen glokom ameliyatı en sık yapılan cerrahiler.
Trabekülektomi nasıl yapılıyor?
Çocuk değilseniz veya 15-20 dakika sakin yatabilecek biriyseniz ameliyatınız sadece gözün uyuşturulması ile sağlanan anestezi ile yapılacaktır. Aksi taktirde uyutularak da yapılabilir. Ameliyatta gözün beyaz kısmından girilerek tıkanan göz sıvısı kanallarınız açılır. Bu işlem bıçaklar ile yapılır, lazer kullanılmaz. Ameliyatın sonunda kesilen yerler tekrar özel iplikler ile dikilir. Ameliyattan belli bir süre sonra dıştan bakıldığında iz görülmez.
Non-penetran glokom ameliyatı nasıl yapılır?
Trabekülektomiye benzerdir ancak göz içine girilmeden yapılacağı için komplikasyon olasılığı çok daha düşüktür. Dezavantajı ise her glokom tipine yapılamaması ve maliyetinin fazla olmasıdır.
LASİK (gözlükten kurtulmak için, miyop, hipermetrop ve astigmatlara yapılan ameliyat) olacağım glokom üzerine bir zararı var mı?
LASİK sonucu glokom olursunuz denemez. Ancak dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var. LASİK ile gözünüzün kornea (gözün önündeki saydam tabaka) tabakası inceltilmektedir ve kırıcılığı değiştirilmektedir. Klasik yöntemler ile göz basıncınız bu ameliyattan sonra hatalı düşük çıkabilir, özel tansiyon ölçme aletleri kullanılmalıdır. Göz tomografiniz LASİK’den önce çekildi ise daha sonrakiler ile mukayese etme olanağı ortadan kalkar. LASİK ‘den sonra bir süre kullanmanız gereken kortizonlu damlalar göz basıncınızı yükseltebilir.
Glokomlu hastanın katarakt ameliyatı farklı mı olur? Hayır. Ancak daha zor olur. Katarakt ameliyatı komplikasyonsuz yapılırsa, glokom üzerine olumsuz bir yük getirmez. Diğer kataraktlı hastalara göre daha erken dönemde ameliyat yapılması, hem komplikasyonları azaltacağı, hem de glokom muayenesi sırasında yapılan, hastalığın ilerleyip ilerlemediğini gösterici testlerde, kataraktın yaptığı yalancı kötüleşmeleri bertaraf edeceği için önerilmektedir. Özellikle kapalı açılı glokomda daha fazla olmak üzere katarakt ameliyatı göz basıncınızın düşürülmesinde olumlu bir etki de yaratabilir.
Katarakt ve glokom ameliyatı birlikte yapılabilir mi?
Özel bazı glokom tipleri ve ileri glokomlu hastalar hariç genellikle yapılabilir. Ancak katarakt ameliyatından sonra görülen erken dönemdeki görmedeki artış, birlikte ameliyatlarda daha geç kazanılabilmektedir. Bunun nedeni glokom ameliyatlarından sonra kullanılan bazı ilaçların görmeyi bozmasıdır.
Glokom tedavisinde lazerin yeri nedir?
Lazer tedavisinin birçok tipi vardır. Glokom haricinde başka göz hastalıklarında da kullanılır. Bir ameliyat değildir. Muayene olurken kullanılan alete benzer bir alet ile yapılır. Lazer tedavisinden sonra evinize gidebilir ve günlük aktivitenizi sürdürebilirsiniz. Tüm glokom tiplerinde etkili değildir. Bazı tiplerde tedavinin ilk seçeneği olurken, bazı tiplerde hiç kullanılmaz.
Hamilelik ve emzirme sırasında glokom hastalığımda bir değişiklik olur mu, kullandığım ilaçlar çocuğa zararlı mı?
Hamilelik sırasında göz basıncının düştüğünü bildiren araştırmalar vardır. Ancak bu kural değildir. Glokomlu hastaların planlı hamile kalması, bu isteklerini göz doktorlarıyla önceden paylaşmaları tavsiye edilir. Hızlı ilerleyen bir glokom varlığında hamilelik öncesi lazer, glokom ameliyatı gibi ek tedbirler alınması gerekebilir.
Glokom tedavisinde kullanılan ilaçların anne karnındaki çocuğa zararı olmadığını kanıtlayan bir çalışma yapılmamıştır, bu yüzden özellikle ilk üç ayda tedavi anne, göz ve kadın-doğum doktorunun birlikte verecekleri karar ile yönlendirilmelidir.
SLT gibi göz içi basıncını düşüren lazer tedavileri bu grup hastalarda güvenle uygulanabilir.
Emzirme döneminde de aynı dikkati göstermeliyiz. Bazı ilaçlar anne sütünden çocuğa geçebilmektedir ve yan etkiler doğurabilir.
Sayın hastamız,
Bu broşür ile hastalığınız hakkında merak ettiğinizi düşündüğüm bazı sorularınıza yanıt vermeye çalışacağım.
Üveit hastalığı uzun süreli tekrarları olabilen doğru tanısı konulamazsa ve uygun tedavi edilemezse görme azalmalarına yol açabilen bir sağlık problemidir. Doktor ve hastasının yakın işbirliği gerekir. Birbirlerine güvenmeleri ve her şeyi karşılıklı konuşmaları önemlidir. Bu yakın işbirliği, hastalık atakları ile mücadele ve kalıcı hasarların önlenmesi açısından çok önemlidir.
Üveit nedenlerinden bazıları vücudunuzun diğer organlarını da tutabilir bu yüzden göz doktorunuz haricindeki branş doktorlarından da yardım alabiliriz. Yani sizinle oluşturduğumuz takımımıza diğer doktorlar da zaman zaman iştirak edeceklerdir.
Aşağıda yıllar içinde bana hastalarımın en sık sorduğu soruları yazdım ve yanıtlamaya çalıştım. Bu sorular haricinde aklınıza gelen diğer sorular hakkında konuşmaya her zaman hazır olduğumu bilmenizi isterim.
Saygılarım ile
Dr. Halil Ateş
Üvea dokusu gözün neresindedir?
Göz üç tabakadan oluşur. En dış tabaka skleradır ve gözümüzün beyaz kısmını oluşturur. En iç tabakada ise görme hücrelerinin bulunduğu retina tabakası vardır. Uvea bu iki tabaka arasında bulunur. Uvea damarlardan ve gözün savunma sistemlerinden yoğun bir tabakadır. İltihaplanmasına uveit denir. Üveit gelişen hastaların bir kısmında komşu dokularda da iltihabi reaksiyonlar gelişebilir. Retina tabakası tutulduysa retinit, sklera tabakası tutulduysa sklerit, göz boşluğunu dolduran jel kıvamındaki sıvı tabaka tutulduysa vitrit ve göz siniri tutulduysa nörit adlarını alır.
İnflamasyon nedir?
İnflamasyon, kelime olarak “ateşlenme” anlamına gelmektedir. İnflamasyon göz ve çevresindeki dokular dahil vücudun herhangi bir yerinde gelişebilir. İnflamasyon hastalıklı veya incinmiş dokunun verdiği karakteristik cevaptır. İnflamatuar cevap, yabancı cismi veya mikrobu uzaklaştırmaya yönelik olup, dokularda daha ileri hasar oluşumunu önler.
İnflamasyonun dört belirtisi vardır. Bunlar; şişlik, kızarıklık, ısı artışı ve ağrıdır. Eliniz kesildiğinde veya yandığında muhtemelen bu belirtileri görmüşsünüzdür. Normal olan sağlıklı dokular bu inflamatuar süreç sırasında zarar görebilir. Buna “masum seyirci” hasarı denir. Bu hasarlanma göz çevresinde oluştuğunda etkilenen bölge (gözler, göz kapakları, sklera, iris, retina veya görme siniri) kırmızı, şiş ve hassas olur. Eğer gözdeki inflamasyon uzun sürerse (kronikleşirse) ve ciddi olursa, göz çevresindeki dokuları ve kan damarlarını da tahrip ederek görme kaybına yol açabilir.
İnflamasyonun gelişmesi sadece mikroplarla mı olur?
Hayır. İmmun sistem, vücudu yabancı etkenlere karşı korumak ve savunmak üzere geliştirilmiştir. İmmun sistemin işleyişi karmaşıktır ve çok çeşitli hücre türleri bu sistemde görev alır. Hücrelerden bazıları güvenlik bekçileri gibi görev yapar ve yabancı cisim saldırılarına karşı vücudu sürekli kollarlar. Saldırganı saptadıkları anda, onu yok etmek için harekete geçerler.
İnflamatuar göz hastalıklarının bazı tiplerinde, vücudun savunma sistemi yabancı konakçı ile kendi normal hücrelerini ayrıt etme yeteneğini kaybeder. Böylece gardiyan hücreler hafızalarını kaybederek yanlışlıkla kişinin kendi normal hücrelerini yabancı (antijen) olarak algılar ve onları yok etmek üzere harekete geçerler. İmmun sistemdeki bu düzensizlik otoimmunite olarak adlandırılır ve immun sistem kendi dokularına saldırır. Bunun nedeni bilinmemektedir. Sonuç olarak otoimmunite kronik (uzun süre devam eden) bir inflamasyondur.
Otoimmunite sonucu gelişen üveitler nelerdir?
Otoimmun hastalıklar, immun cevabın vücudun kendi dokularına karşı yöneltildiği uzun süreli inflamasyon nedeniyle süregelen doku hasarı ile karakterizedir. Birçok otoimmun hastalık vardır. En bilindik olanı romotoid artrittir. Romotoid artritte işleyişi bozulan immun sistem eklemlere saldırır. Gözün çeşitli bölümlerini etkileyen birçok otoimmun hastalık vardır. İnflamatuar göz hastalığına neden olan otoimmun hastalıklar genellikle sistemiktir ve sadece gözü değil, vücuttaki çeşitli organları da etkilerler. Bu gibi hastalıklara verilebilecek örnekler arasında en yaygın görülenleri romotoid artit (RA), sistemik lupus eritematozus (SLE), poliarteritis nodoza (PAN), polikondrit, Wegener granülomatozu, skleroderma, Behçet hastalığı, inflamatuar bağırsak hastalıkları (Crohn ve ülseratif kolit), sarkoidoz ve ankilozan spondilittir. Bununla birlikte, belirli otoimmun hastalıklarda göz tek başına ve özel olarak etkilenir. Bu hastalıklar; oküler skatrisiyel pemfigoid, Mooren’nın korneal ülseri, Birdshot korioretinopatisi ve Vogt-Koyanagi Harada sendromu gibi bazı özel üveit tipleri ve sempatik oftalmidir.
Uveit neden olur?
Uveitte yol açan 85’ten fazla neden bulunmaktadır. Bunlar infeksiyoz veya infeksiyoz olmayan, travmatik, ilacın neden olduğu veya malign (kanser) nedenlerdir. İnfeksiyöz nedenler arasında; bakteriler, parazitler, mantarlar, HIV ve kızamık gibi viruslar, sifiliz ve gonore gibi cinsel yolla bulaşan hastalıklar, tuberküloz ve toksoplazmozis yer alır.
İnflamatuar göz hastalığına neden olan birçok infeksiyöz olmayan neden vardır. Bunlardan bir kısmını otoimmun hastalıklar oluşturur. Birçok otoimmun hastalık sistemiktir ve aynı zamanda gözün bir bölümünde inflamasyona neden olur. İnflamatuar göz hastalığı, gözde inflamasyonun bulunduğu bölgeye göre tanımlanır. Örneğin juvenil romotoid artritte (JRA) inflamasyon gözün ön kısmında görülür ve iritis veya ön üveit olarak adlandırılır. İnflamasyonun bulunduğu bölge, aynı zamanda inflamatuar göz hastalıkları tiplerinin ayırıcı tanısında göz doktoruna yol göstericidir.
İnflamatuar göz hastalığının diğer nedenleri idiyopatik olarak adlandırılır. İdiyopatik kaynağı belirsiz anlamına gelir ve tanısı diğer hastalıklar dışlandıktan sonra konulur. Bu inflamatuar hastalık tipinde, hastalığın seyrini izlemek amacıyla diğer tiplerde yapılan kan tetkiklerine gerek yoktur.
İlaç ve çeşitli tedaviler de inflamatuar göz hastalığına neden olabilirler. Bu tür ilaçlara örnekler; bifosfonatlar, cidofovir, rifabutin ve sülfanamidler veya topikal kortikosteroidler ve latanoprost’ tur. Aşılar ve dövmeler de inflamatuar göz hastalığına neden olabilirler. Akciğer, meme ve lenf bezi gibi bazı kanser tipleri inflamatuar göz hastalığa yol açabilirler.
Uveitte ne tür şikayetler olur?
İnflamasyon gözün herhangi bir bölümünü ve onu çevreleyen yapıları etkileyebilir. İnflamasyon belirtileri gözün etkilenen bölümüne göre değişir. Gözün arka kısmını tutan üveitlerde genelde şiddetli bir şikayet gelişmez, genellikle bulanık görme ve uçuşan cisimler görülebilir. Gözün ön tarafını tutan üveitlerde ise hasta oldukça rahatsızdır. Olası şikayetler şunlardır;
Ağrı
Kızarıklık
Uçan cisimler görme
Görmede azalma
Işığa hassasiyet
Uveit hangi yaşlarda ortaya çıkar?
Her yaşta görülebilir. En sık görüldüğü yaş grubu 25-45 yaş aralığıdır.
Çocukluk çağında üveit olur mu?
Evet. Üveitli hastaların %10’u 16 yaşın altındadır. Mikroplara bağlı olabileceği gibi otoimmun bir nedene bağlı da gelişebilmektedir. Özellikle 7 yaşın altında gelişenlerde hastalığa göz tembelliği de ekleneceği için görme kaybı daha fazla olmaktadır. Tedavilerin erken dönemde ve hızla görmenin düzelmesini sağlayacak şekilde yapılmalıdır.
Bu çağda en sık görülen üveit çeşitleri; Juvenil romatoid artrit, Toksoplazmosis, Toksokariasis, Sarkoidozis, Harada ve Behçet Hastalığıdır.
Uveit genetik geçiş gösteren bir hastalık mıdır?
Evet, bazı üveit tipleri ailesel geçiş gösterebilir. Özellikle otoimmun tiplerde dikkatli olmamız gerekir. Aile bireylerinden birinde üveit varsa belirli aralıklar ile muayene olunmasında veya yukarıda bahsedilen şikayetlerden biri veya birkaçı geliştiğinde acil göz doktoruna başvurulmasında yarar vardır. Mikroplara bağlı gelişen üveit tiplerinde ise bu tür bir risk söz konusu değildir.
• Üveit atağının gelişmesi ile kadınlardaki adet döngüsü arasında bir ilişki var mı?
Evet. Döngünün son günlerinde (25-29. gün) atak gelişme olasılığı diğer günlere göre daha fazladır. Bu yüzden tedavi kesilirken bu günlere dikkat etmek gerekir.
Hamilelikte atak olur mu, kullandığım ilaçlar bebeğe zarar verir mi?
Maalesef bu iki sorunun da cevabı evet. Hamile kalmayı düşünüyorsanız veya hamileyseniz tedaviniz ile ilgili sizinle uzun bir konuşma yapmamız gerekecek.
Doğum kontrol hapı kullanmam üveitimi tetikler mi?
Kesin olmamak ile birlikte bu sorunun da cevabı maalesef evet. Bu yüzden diğer korunma yöntemlerini önermekteyim.
Cinsel ilişkide bir kısıtlama yapmalı mıyım?
Üveitin ortaya çıkması veya şiddetlenmesi ile cinsel birleşme sıklığı arasında bir ilişki yoktur. Ancak bazı üveit tipleri cinsel organları da tutabilmektedir, ilgili branş doktoru ile temas kurmanızı öneririm.
Üveitli hastaların bilgisayarda çalışması sakıncalı mıdır?
Uzun süreli ekrana dikkatli bakmak göz kurumasına yol açacaktır, bu da üveit şikayetlerinizin artmasına neden olacaktır. Ayrıca göz bebeğinin hızlı hareketleri üveitli hastalarda ağrıya yol açabilmektedir. Bu yüzden atak halindeki hastaların uzun süre bilgisayar ekranına bakmamalarını önermekteyim.
Stres üveit atağına neden olur mu?
Bunu tam olarak bilmiyoruz. Stresli zamanlarda veya hemen sonra hastalığında alevlenme bildiren birçok hasta olsa da, bu sorunun cevabının verilebilmesi için bilimsel çalışmaların yapılması gerekir. Elimizde bunu ispatlayacak bilimsel kanıt olmasa da, biz çeşitli stres türlerinin inflamasyonun tetiklenmesinde rol oynayabileceğini düşünmekteyiz. Stresin kendisi hastalığın kaynağı değildir ancak stres immün sistemin çalışmasını etkileyerek inflamatuar hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırır.
Üveitli hastaların Kontakt lens takması sakıncalı mıdır?
Evet. Tedavi bölümünde anlatacağımız gibi üveit tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar vücudun mikroplara karşı direncini düşürmektedir. Kontakt lensin kendisine karşı veya takma-çıkartma işlemi sonucu kornea tabakasında gelişebilecek çizikler şiddetli enfeksiyonlara yol açabilir. Ayrıca üveit tedavisinde kullanılan ilaçlar veya üveite yol açan romatizmal hastalıklar gibi bazı durumlar gözyaşı kalitesini bozmaktadır, bu da kontakt lenslerin göz problemlerine yol açmasına neden olabilmektedir.
Üveitli hastaların lazer ile görme kusurlarını ortadan kaldıran ameliyatları olmasında bir sakınca var mı?
Evet var. Bu tür ameliyatlarda kornea dokusunda hastanın kırma kusuru cinsine bağlı (miyop, hipermetrop, astigmat) düzeltme işlemleri yapılmaktadır. Düzeltilen dokuların lazer cerrahisine beklenen uygun yanıtı vermesi gereklidir. Üveitli hastalarda ise bu yanıt farklılıklar gösterebilir ve hedeflenen numara düşüşüne erişilemeyebilir. Daha önemlisi kullanılan üveit ilaçlarına bağlı gözün savunma hücrelerin görevleri zayıflayabileceği için lazer cerrahisinden sonra gözün mikrop kapma olasılığı normal insanlara göre daha fazladır.
Yemeklerin üveit ile bir ilişkisi var mı?
Hayır. Ancak sigara kullanımı üveitinizi tetikleyebilir veya kötüleşmesine yol açabilir. Üveit tedaviniz sırasında kortizonlu ilaçlar kullanıyorsanız tuz ve hamurlu gıdaları kullanmamanızı öneririm.
Spor yapmanın bir sakıncası var mı?
Hayır yok. Ancak Üveit tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar kemik erimelerine yol açabilmektedir, bu yüzden spor yaparken kemik kırıklarından kaçınmanızı öneririm.
Gözlük kullanımı ile üveite yakalanma arasında bir ilişki var mıdır?
Hayır. Miyop, hipermetrop ve astigmatı olanların gözlük kullanmayanlar ile arasında üveite yakalanma olasılığı açısından bir fark yoktur.
Türkiyede en çok görülen üveit tipleri hangileridir?
Türk halkının genetik yapısı nedeni ile Behçet Hastalığı ve Romatizmal Üveitler en sık karşılaştığımız gruplardır. Paraziter bir üveit çeşidi olan Toksoplasmozis de Türkiye’de sık görülmektedir.
Üveit bulaşıcı mıdır?
Hayır. Ancak Tüberküloz gibi vücut enfeksiyonlarına bağlı gelişen üveitli hastalarda bu enfeksiyon diğer insanlara bulaşabilir ve bulaştığı kişide de üveit geliştirme olasılığı vardır.
Bir gözünde üveit olan hastanın diğer gözünde de üveit gelişebilir mi?
Evet. Hastalığın immunolojik yönünü yukarıda anlatmıştık. Bir dizi reaksiyon sonucu diğer gözde de benzer olaylar ile karşılaşabiliriz. Mikroplara bağlı gelişen üveitlerde bu oran hayli düşükken, otoümmin reaksiyonlara bağlı gelişen üveitlerde diğer gözün tutulma olasılığı daha yüksektir.
Her göz kızarıklığı ve ağrısı üveit lehine midir?
Hayır. Konjonktivit, glokom gibi başka nedenlere bağlı da olabilir. Doktorunuzun ayırıcı tanı yapması gerekir.
Üveit muayenesi nasıl yapılır?
Aslında genel göz muayenesinden ciddi bir farkı yoktur. Önce görmede azalma olup olmadığını saptamak için görme keskinliği muayenesi yapılır. Kolay bir muayene şeklidir. Hastaya görme eşelindeki harfler, sayılar veya şekiller okutularak yapılır.
Göz doktorlarının kullandığı bir mikroskop olan biomikroskop ile gözün hangi tabakalarının hastalıktan etkilendiği ve iltihap hücrelerinin varlığı araştırılır. Bazı üveit tiplerinde göz basıncı yükselmiş olabilir, bu nedenle biomikroskop muayenesi sırasında hastanın göz tansiyonuna bakılır. Gözün arka kısımlarının da hastalıktan etkilenip etkilenmediğini anlamak için göz bebeği bir ilaç ile büyütüldükten sonra özel luplar veya oftalmoskop ile retina koroid ve optik sinir tabakası incelenir.
Tanı koydurucu özel muayene yöntemleri var mıdır?
Evet. Tanı genellikle göz doktorunun yukarıda anlatılan muayenesi ile konulmasına rağmen tanıyı desteklemek ve üveitin tiplerini ayırt edebilmek için kan testleri ve vücudun çeşitli bölümlerinin filmlerinin çekilmesi gerekebilir. Göz filmi de bu tetkikler arasındadır. Tüm bu testlerin herhangi bir tehlikesi yoktur. Vücudun çeşitli dokularını da tutabilen üveit tiplerinde farklı branşlardaki doktorlardan yardım istenebilir. Üveitinizin tipinin belirlenmesinin yanı sıra tedavi protokolünün belirlenmesi için de diğer doktorlar ile yapılan konsültasyonun önemi büyüktür.
Ön Üveit nasıl seyreder?
Ön üveit aslında bir hastalık çeşidi değildir. Üveitin gözün ön kısmında (kornea ile lens arasında) yerleştiğini gösterir. hasta kızarık göz, ağrı, ışıktan rahatsızlık, bulanık görme ve göz yaşarması gibi şikayetler bildirir. Tedavisi en kolay ve en selim tip olmasına rağmen hastanın en çok şikayetinin olduğu üveit tipidir. Türkiye’de ön üveit yapan nedenler arasında en sık karşılaştıklarımız Behçet Hastalığı ve HLA-B27 grubu üveitlerdir. Bazen orta ve arka üveitler ile birlikte olabilir. Katarakt ve glokom yaratma olasılığı diğer gruplara nazaran daha fazladır.
Genellikle damla tedavisine iyi cevap verirler ve diğer yollardan ilaç alınmasına gerek kalmayabilir.
Orta Uveit (İntermediet uveit, Pars Planit) seyri nasıldır?
Hastanın şikayeti genelde uçuşan cisim görülmesidir. Kızarık göz ve ağrı nadirdir. Hasta olayı genelde geç fark eder. Türkiye’de bu grupta en sık Multibl Skleroz, sifiliz ve sarkoidoz etmenleri ile karşılaşıyoruz. Bazı tiplerinde görmeyi şiddetli azaltmadı ise ve sarı nokta tutulumu olmadı ise tedavisiz izlem önerilebilmektedir.
Arka Üveit nasıl seyreder?
Görme üzerinde en ciddi hasar yaratan gruptur. Retina, koroid, optik sinir ve vitrenin tutulduğunu tanımlayan bir terimdir. Türkiye’de Behçet Hastalığı ve Toksoplazmosis bu grupta en sık karşılaşılan etmenlerdir.
Behçet Hastalığı nedir?
Bir Türk dermatologu olan Dr Hulusi Behçet tarafından tanımlanan çeşitli organ tutulumlarının görüldüğü otoimmun hastalıktır. Göz bulgusu tekrarlayan uveittir. Gözün tüm katlarını tutabilir. Behçet hastalarının %70’inde göz tutulumu gözlenir, genellikle bir gözde başlayıp zamanla diğer göze de geçer. Göz haricindeki en yaygın bulgusu ağızda aft gelişmesidir. Ayrıca; deride sivilceler, ülserler, eklem rahatsızlıkları, damar hastalıkları, beyin ve sinir rahatsızlıkları, barsak hastalıkları gelişebilir.
Sarı noktanın tutulması ile görmede ciddi azalmaya yol açabilir. Arka uveit sıklıkla retina damarlarının vaskuliti (damar iltihaplanması) şeklinde seyreder. Başlangıçta muayene ile anlaşılamayabilir, bu yüzden ince retina damarlarının anjiografisi hastalığın tanısını koymada yararlı olur.
Sıklıkla 25-30 yaş grubunda ilk başlangıcını gösterir. 40’lı yaşlarda ve 16 yaşın altında da başlayabilir.
Yardımcı birçok test bulunmasına rağmen tanısı klinik muayene ile konulur. Diğer organ tutuluşlarının olup olmadığı mutlak araştırılmalıdır. Tedavisinde basamaklı üveit tedavi protokolü uygulanır. Hasta, doktor ve diğer branş doktorlarının koordinasyonu tedavinin başarısı için çok önemlidir.
Üveitli hastanın tedavisi nasıldır?
Tedavide amaç inflamasyonu ortadan kaldırarak vücudun daha fazla zarar görmesini önlemektir. Doku hasarı kalıcı görme kaybı ile sonuçlanmadan önce inflamasyonu durdurmak çok büyük önem taşır. İnflamasyonun ortadan kalkmasıyla ağrı, uçuşma şikayeti ve göz ile ilgili bulgular kaybolur. Tedavinin bir diğer amacı nükslerin steroid tedavisine uzun süre devam etmeden önlenmesidir. Bu amaca aşağıdaki basamaklı yaklaşım izlenerek ulaşılabilir. Uzun vadedeki amaç ise tüm ilaçlar kesildikten sonra da iyilik halinin devam etmesi yani remisiyonun sağlanmasıdır.
İnflamatuar göz hastalığı tedavisini kavramak için immun sistemin gözde değil, vücutta faaliyet gösterdiğini unutmamak gerekir. Nedenin saptanabildiği durumlarda, tedavi nedene yönelik yapılır. Enfeksiyon varlığında doktor antibiyotik reçete edecektir. Enfeksiyöz olmayan inflamasyonun tedavisinde ise basamaklı yaklaşım izlenir. Basamaklı yaklaşımın amacı immun sistemi modifiye ederek inflamasyonu ve göze olan uygunsuz saldırıyı durdurmaktır.
Üveit tedavisinde hangi aşamada ne yapıyoruz? (Basamaklı Üveit tedavisi)
Steroidler, ilaç tedavinin ilk basamağını oluşturur. Steroidler anti-inflamatuar etkili immunosüpresiv ilaçlardır. Steroidler damla, hap veya iğne şeklinde kullanılabilir. İlacın kullanım şekli inflamatuar göz hastalığının türüne ve ciddiyetine göre belirlenir.
Steroidler, akut (aniden ortaya çıkan) inflamasyonun hızlı bir şekilde bertaraf edilmesinde oldukça etkili ilaçlardır. Ancak uzun süreli kullanımlarında mide ülseri, osteoporoz (kemik erimesi), diyabet, katarakt, glokom, kardiyovasküler hastalıklar, kilo alımı, vücutta su tutulumu ve Cushing sendromu (aşırı şişmanlama) gibi istenmeyen yan etkileri vardır.
Steroid tedavisi kesildikten sonra inflamasyon tekrarlamaya devam ederse, tedavinin ikinci basamağına geçilir. İkinci basamakta yer alan ilaç grubu non-steroid anti inflamatuar ilaçlardır (NSAİİ). Bunlara örnek Naprosyn, Majezik, Aprol, Apranax ve Voltaren’ dir. Bu ilaçlar ile amaç inflamasyonun baskılanmasıdır. Ağız yolu ile NSAİİ alımında hastanın karaciğer ve böbrek fonksiyonları belirli aralıklarla kontrol edilmelidir. NSAİİ ile uzun süreli tedavinin gerektiği durumlarda, bazı NSAİİ türleri ile beraber mide ülserinden koruyucu ilaçlar da alınmalıdır.
Steroidli damlalar ne sıklıkta kullanılmalıdır?
Ön üveitin temel ilaçlarından olan steroidli damlalar üveitinizin şiddetine göre dozlandırılır. Şiddetli üveitte saat başı veya iki saatte bir damlatılması gerekir. Doktorunuz aksini söylemedikçe uyuduktan sonra kalkıp damla damlatmanız gerekmez. Örneğin gece 24’de yattıysanız saat sabah 8’e kadar damla damlatmayabilirsiniz. Arada geçen zaman için doktorunuz gerekli önlemi almıştır. Hastalığınızın akut dönemi geçtikten sonra da bir süre bu damlalara devam etmek gerekecektir. Bu türde en sık kullandığımız göz damlaları Pred-forte, Dexa-sine, Maxidex damlalarıdır. Damlanız bitse bile doktorunuzun tedavi programı sürüyorsa mutlaka yeni bir damla almanız gerekecektir. Program harici damla kesilmeleri istenmeyen yan etkilerin doğmasına yol açabilir.
Damla ilaçlar nasıl kullanılır?
İlaçların doğru ve zamanında kullanımı hastalığınızın ilerlemesini engelleyeceği gibi, ilaçlara bağlı yan etkilerden korunmanızı da sağlayacaktır. Lütfen aşağıda madde madde belirttiğim hususlara dikkat ediniz.
1. İlacınızı damlatmaya başlamadan önce ellerinizi yıkayınız.
2. Kullanacağınız tüm ilaçları önünüze koyunuz.
3. Aynı saatte damlatmanız gereken iki veya daha fazla ilaç varsa önce harf sırasına göre küçük olanı damlatınız.
4. Damlatacağınız şişenin kapağını açınız, kapağı ters çevirip masaya koyunuz.
5. Başınızı hafifçe geriye kaydırınız.
6. Alt göz kapağınızı hafifçe aşağıya çekiniz.
7. Damladan bir damla gözünüze damlatınız. Yanma veya soğukluk hissettiyseniz damla isabet etmiştir, ikinci kez damlatmayınız.
8. Gözünüzü kapayınız ve göz kapağınızın burun kökü köşesine bastırınız. Bu sayede damlanın genizinize akmasını önlemiş olursunuz ve damlanın yan etkilerini azaltırsınız.
9. Birinci damlanın damlatılmasından 10 dakika sonra aynı saatte damlatmanız gereken ikinci bir damla var ise onu da yukarıdaki yolu izleyerek damlatabilirsiniz.
Tüm damlalardan sonra gözde yanma, batma ve kızarma meydana gelir. Ancak bu şikâyetleriniz 1 saatten fazla sürüyor ise damla sizde alerjiye yol açmış olabilir. Lütfen beni arayınız.
İmmun sistemi yönlendiren (immunosupresif / immunomodülatör) ilaç tedavisine neden gerek vardır, tehlikeli mi?
NSAİİ kullanımına rağmen inflamasyon devam ederse bir sonraki basamak olan immunosupresif kemoterapi veya immunomodülatör tedaviye geçilir. Bu grupta yer alan ilaçlara örnek olarak Methotrexate, Imuran, Myfortic, Leukeran ve Sandimmun, Neural verilebilir. Bunlardan hangisinin seçileceği sizin vücut hastalıklarınızın olup olmadığına ve en az yan etkinin hangisinde olduğuna bakılarak karar verilir. Böyle bir tedavide çıkması muhtemel yan etkileri gözden kaçırmamak için hastanın özel kan testleri ile düzenli kontrol edilmesi gerekir. Birçok hastaya bu ilaçların kanser kemoterapisinde kullanılanlara yakın yüksek dozlarda verilmesi gerekmektedir. Bu yüksek dozlarda tüm yan etkilerin görülme sıklığı artmaktadır. Ancak immunomodülatör tedavi doktor tarafından doğru bir şekilde uygulandığında, inflamatuar göz hastalığı hastası normal görünür ve kendini iyi hisseder.
Biyolojik cevabı modifiye eden ilaçların kullanılması gerekebilir mi?
Evet. Yukarıda bahsettiğim basamaklı ilaç tedavisine rağmen istenen sonuca hala ulaşılamadıysa bu seçeneği denemekteyiz. “Biyolojikler” veya “biyolojik cevap modülatörleri” olarak adlandırılan bu ilaçlar, otoimmun hastalıklarda yeni bir tedavi seçeneğini oluştururlar. Biyolojikler immun sistemin belirli elemanlarına daha spesifiktirler ve bu nedenle immunumodülatör ajanlara göre yan etkileri daha azdır.
Enbrel, Humira, Remicade, Zenapax, Orencia, Rituximab ve İmmunoglobulin (IgG) bu ilaç grubundan bazı örneklerdir. Dirençli inflamasyonlarda biyolojikler immunumodulatörlere eklenerek tedavi agresivleştirilebilir. Bu yeni ilaç grubuyla çalışmalar devam etmekte ve hangi ilacın hangi inflamatuar hastalık tipinde daha etkili olduğu henüz bilinmemektedir. Bu yüzden bu ilaçların kullanımı için sizden “rıza” almak zorundayım.
Ön uveit tedavisinde göz bebekleri neden büyütülmektedir?
Göz bebeğini genişletici damlalar, inflamasyonun iriste olduğu durumlarda, ağrıya neden olan iris ve siliyer cisim kaslarındaki spazmı çözmek için verilir. Ayrıca lens ile irisin üveit esnasında birbirine yapışması da bu şekilde önlenmiş olur. Göz bebeğiniz büyük olduğu için ışıktan rahatsız olacaksınız ve yakın görmeniz bir miktar bozulacak, ilacın kesilmesi ile tüm bu sorunlar geçecektir, endişe etmeyiniz. Parlak ışığın neden olduğu hassasiyeti azaltmak için güneş gözlükleri önerilebilir.
Üveit tedavisi ne kadar sürer?
Tedavi süresi, kişiden kişiye değişiklik göstermekte ve bizzat hastalığın tipiyle ilişkilidir. Üveitin basit tiplerinde tedaviye birkaç gün içinde cevap alınır ve hastalık çoğunlukla tekrarlamaz. Görmeyi tehdit eden kronik (uzun süreli, tekrarlayıcı) hastalık tiplerinin tedavisi ise oldukça zordur ve hastalık genellikle nüks eder.
İmmunomodülatör tedavide hasta 4-6 haftada bir görülmelidir. Tedavinin süresi kişisel özellik gösterse de, temel olarak immunomodülatör ilaçlara en az 2 yıl süresince devam edilmelidir.
Tedavi süresince hastanın düzenli olarak kontrol muayeneleri yapılmalı, hastalık dursa bile hasta belli aralarla görülmeye devam edilmelidir.
Steroid kullanımına bağlı olası koplikasyonlar nelerdir?
Gözde katarakt ve glokom oluşturabileceğini baştan belirtelim, ayrıca vücudun çeşitli hastalıklarına da yol açabilir. Bunlar; ciddi enfeksiyonlara zemin hazırlar, kemik erimesine yol açar, şeker hastalığı geliştirebilir, kas erimesi yapabilir, mide ülserine yol açabilir ve hormon dengesini bozabilir. Uygun doz ve zamanda verilmesi, aralıklarla vücut muayenesinin yapılması gereklidir.
Azathioprine (Imuran) kullanan hastalardaki olası komplikasyonlar nelerdir?
Kanser riskini artırabilir, karaciğer ve böbrek yetmezliğine yol açabilir. İlacı kullananlarda düzenli aralıklar ile bu organların fonksiyon testleri yapılmalıdır.
Cyclosporine (Neoral, Sandimmune) kullanan hastalarda olası komplikasyonlar nelerdir?
Böbrek ve karaciğer yetmezliği en önemli problemdir, sık aralıklarla fonksiyon testlerini yaptırmak gerekir. Ayrıca enfeksiyon ve lenfoma risklerini de artırır. Arterial hipertansiyonun geliştiği hastalar da bulunmaktadır. Üveit hastalığında kullanılan dozları diğer hastalıklara oranla düşük olduğu için bahsi geçen komplikasyonların gelişme olasılığı hayli düşüktür.
• Üveitin cerrahi tedavisi var mıdır?
Hayır. Ancak yol açtığı komplikayonları için cerrahi tedavi seçenekleri mevcuttur. Katarakt ameliyatı ya da saydamlığı bozulan vitrenin temizlendiği vitrektomi ameliyatı bunlara örnek olarak gösterilebilir.
Her üveit atağı tedavi edilmelimidir?
Hayır bazı özel durumlar vardır. Örneğin tüm tedavi kriterleri gerçekleşmemiş bazı orta üveit ve toksoplasmozis hastaları tedavi edilmeden sadece izlenebilir.
• Üveite bağlı gelişebilecek göz komplikasyonları var mıdır?
Evet. Üveitin tekrar yoğunluğu ve şiddeti bu komplikasyonlara yol açabilir. En sık görülen komplikasyonlar şunlardır;
Katarakt
Glokom
Vitrenin saydamlığının kaybolması
Retina dekolmanı
Sarı nokta hastalığı
Göz siniri kuruması
Uveitli hastanın katarakt ameliyatı özellikli midir?
Evet. Üveite bağlı katarakt tekrarlayan üveit ataklarına ve/veya üveit tedavisinde kullanılan kortizonlu ilaçlara bağlı gelişir. Genellikle göz bebeği ile kataraktlı lens arasında yapışıklıklar gelişmiştir. Bu hastalardan bir kısmı otoimmuniteyi düzenleyen ilaçlar kullandıkları için vücudun mikroplara karşı direnci düşüktür, katarakt ameliyatından sonra gözün mikrop kapma olasılığı daha fazladır.
Ana kural üveit atağı geçirmiş bir hastaya en az 3 ay cerrahi bir müdahale yapılmaması yönündedir. Ameliyat göz sakinken gerekli koruyucu ilaçlar verildikten sonra yapılır. Ameliyat sonrasında cerrahi strese bağlı üveit atağı geçirme olasılığı vardır. Bu yüzden gerekli ilaç tedavisi ameliyattan sonra bir süre daha devam ettirilmelidir.
Üveitli hastanın glokomu nasıl tedavi edilmeli?
Üveite ve/veya tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlı göz içi basıncı yükselebilir. Glokom da üveit kadar görmeyi tehdit eden bir hastalıktır ve tedavi edilmesi gerekir. Tedavisinde ilaç, laser ve cerrahi yolları kullanıyoruz. Glokomun ilaç tedavisinde birçok seçeneğimiz, farklı ilaç gruplarımız var, ancak bunlardan hipotansif yağları (prostoglandin analoglarını, örnek: Xalatan, Travatan, Lumigan ve bu ilaçların bulunduğu kombine ilaçları) üveitli glokom hastalarında kullanamıyoruz. Bu grup varolan üveiti tetikleyebiliyor ve/veya sarı nokta üzerine olumsuz etkiler gösterebiliyor. Lazer ve glokom ameliyatında da katarakt ameliyatında bahsettiğimiz olası nüks tehlikesi ve olası komplikasyonlar gelişebilir. Müdahale öncesi ve sonrası gerekli üveit tedavisinin uygulanması gerekir.
Oruç tutmanızda bir sakınca var mı?
Var. Üveit tedavisinde kullanılan ilaçlar vücudun su ve tuz dengesini değiştirmektedir. Açık sonucu istenmeyen durumlarla karşılaşma olasılığınız artar. Oruç tutmamanızı öneririm.
Glokom optik sinirin (gözden beyne iletiyi götüren sinir ) gözü terk ettiği yerde hasara uğraması ile neticelenen bir durumdur. Bu tür hasar görme kalitesini etkilemektedir. Çocuklarda görülen bu tür hasar hemen hemen her zaman yüksek göz içi basıncı ile seyreder. Göz içi basınç yükselmesi gözü etkileyen enflamasyon ya da diğer sebeplere bağlı olabilir. Bu tür glokomlar Sekonder Glokom olarak kabul edilir. Erken çocukluk çağında gelişen Glokomlara Konjenital ya da Gelişimsel Glokom denir. Bu tür Glokom’ la 10.000 canlı doğumda bir sıklıkta karşılaşmaktayız.
Göz İçi Basıncını hangi faktörler kontrol eder?
Göz bir topa benzer. Bu topun pompa fonksiyonunu göz içini dolduran ve silyer cisim olarak adlandırılan kısmın oluşturduğu sıvı (hümör aköz ) üslenmiştir. Bu cisim halka şeklindedir ve gözün renkli kısmı olan irisin hemen yanında yerleşmiştir. İris gözü iki kısma ayırır; ön kamara ve arka kamara . Hümör aköz iris merkezinde bulunan boşluktan (pupil, göz bebeği ) gözün ön kısmına doğru ilerler.
Gözün ön kısmını kubbe gibi örten saydam dokuya korna denir. Kornea kökünde gözün drenaj (suları akıtma, filtrasyon ) sistemi yerleşmiştir. Hümör aköz bu drenaj sisteminden (trabeküler ağ) geçerek toplayıcı kanala (Schlem kanalı) oradan da gözün dışına bulunan kan damarlarına geçer. Bu drenaj sisteminde oluşacak direnç göz içi basıncın artmasına neden olacaktır. Çocuklarda göz içi basıncın yükselmesinin nedeni büyük çoğunlukla bu drenaj sisteminin düzgün çalışmamasına bağlıdır. Bu tıkanma (direnç) birçok sebebe bağlı olabilir.
Bebek ve Çocuklarda Glokom belirtileri
Büyük göz
Işık hassasiyeti
Bulanık Kornea
Göz sulanması
Az görme ve titreyen göz (nistagmus)
Şaşılık (strabismus)
Büyük göz
Bebeklerde gözün ön tabakası (sklera) yetişkinlere kıyasla daha esnek ve yumuşaktır. Bu yüzden göz içi basınç yükseldiği zaman göz bir balon misali genişleyecek ve büyüyecektir. Bundan dolayı eskiden Konjenital glokoma buftalmus (öküz gözü) deniliyordu. Bu belirti bebeklerde yüksek göz içi basıncının en iyi belirtilerinden biridir. Göz içi basıncın normal sınırla gelmesi bu durumun gerilemesine (normal boyutlara) sebep olmasa da ilerlemesini durduracaktır.
Işık hassasiyeti
Yüksek göz içi basıncı olan bebekler çoğu zaman ışığa karşı çok hassas oluyorlar. Bunun birçok sebebi vardır. Gözün ön penceresi olan korna ödemli ve bulanık olduğundan rahatsızlık verebilir. Kornea tamamen saydam olmadığı zaman üzerinden geçen ışınları yansıtmakta ve parlaklık oluşturmaktadır. Böyle durumlarda aydınlık ortamlarda koyu camların kullanımı çok zararlı değildir. Göz içi basınç normal sınırlara düşürülünce zaman içinde bu hassasiyet geçecektir.
Bulanık Kornea
Kornea iç yüzeyinde korneadan hümör aközü uzaklaştıran ve böylece kornea saydamlığını koruyan küçük hücreler bulunmaktadır. Göz içi basıncı aniden yükselince hümör aköz hücrelerin arasından korneaya sızar ve onu ödemleştirir ve bulanıklaştırır. Eğer korna yüzeyince küçük skarlar (nedbe) var ise onlar da bulanık görüntü oluşturabilir. Göz içi basınç normal sınırlara düşünce bulanıklık zaman içine geriler fakat bu bazen birkaç ay ya da daha fazla zaman alabilir.
Göz sulanması
Sulanma irritasyona (tahriş) oluşabilecek doğal tepkidir. Eğer yüksek göz içi basıncına bağlı olarak ışık yansımaları ve korneal ödem var ise sulanma doğal refleks olarak gelişecektir. Basınç normal sınırlara düşürülünce sulanma geçecektir.
Az görme ve titreyen göz (nistagmus)
Yüksek göz içi basıncına bağlı olarak korna bulanıklığı ya da optik sinir (görsel iletiyi gözden beyine ulaştıran sinir) harabiyetine bağlı az görme ve göz titremesi gelişebilir.
Şaşılık (strabismus)
Bazı bebeklerde az gören gözde kayma gelişebilir, bu kayma burun köküne doğru (içeriye) ya da dışarıya doğru olabilir.
Genetik danışmana neden başvuralım?
Gelişimsel Glokomun tüm çeşitleri kalıtımsal değildir. Bununa rağmen genetik danışmandan karşılaşabileceğiniz sorunları ve hastalığın riskleri ile ilgili bilgi edinebilirsiniz. Bu bilgiler çocuğun geleceği için de önem taşımaktadır.
Çocuklarda hangi tür Glokom gelişebilir?
Çocuk ve bebekleri etkileyebilecek çeşitli Glokom türleri vardır.
Aniridi
Sturge Weber Sendromu
Katarakt cerrahisinden sonra gelişen Glokom
Enflamasyon
Primer Konjenital Glokom
Axenfeld yada Reiger Anomalisi
Peter Anomalisi
Aniridi
Çocuklarda gelişecek Glokom bazen irisin yokluğu ya da çok küçük oluşuna bağlı olabilir.
Sturge Weber Sendromu
Sturge Weber Sendromunda da glokom görülebilir; bu hastalarda şarap lekesi olarak da bilinen hastalığa özgü alın ve yüz bölgesinde doğum lekeleri ve damarlanmalar görülür. Bu tarz görünüme sahip çocuklar glokom açısından takip edilmeli ve gerektiğinde tedavi edilmelidir.
Katarakt cerrahisinden sonra gelişen Glokom
Çocuklarda Glokom katarakt cerrahisini takiben de gelişebilir. Eğer lens kesif ise bu duruma katarakt denir ve cerrahi yöntemle tedavi edilmelidir. Cerrahiye veya uygulanan ilaçlara bağlı ameliyat sonrası glokom gelişebilir. Tedavisi genellikle glokom cerrahisidir.
İnflamasyon
İnflamasyon sonrası glokom gelişme olasılığı vardır. Çocukluk çağında gelişen artrit sonrası trabeküler ağ inflamatuar hücreler ile tıkanabilir ve böylece glokom gelişebilir. Bu hastalıkların tedavisinde kullanılan kortizonlu ilaçlarda göz içi basıncını artırabilir.
Primer Konjenital Glokom
Çocukluk çağı glokomların büyük çoğunluğunu teşkil eder. Bu tür hastalarda gözün drenaj sistemi olan trabeküler ağ normal gelişmemiştir ve bunun neticesi olarak hümör aköz dışa akımı zorlaşır ve göz içi basınç yükselir. Genellikle bu tür hastalığın genetik olduğunu düşünmekteyiz, fakat kalıtım türü resesif olduğu için aile hikâyesi olmayabilir.
– Axenfeld yada Reiger Anomalisi
Bu hastalığı ilk kez tarif eden hekimin ismini taşımaktadır. Bu tür glokomda trabeküler ağ, iris ya da korneada doğumsal anomali mevcuttur. Bunun dışında dişlerde, yüz, kulak ve başka uzuvlarda anomali olabilir. Axenfeld yada Reiger Sendromlu hastaların hepsinde glokom gelişmeyebilir fakat glokomu tespit edilen hastalar sıkı takip gerektirmekteler.
– Peter Anomalisi
Bu bir lens anomalisi durumudur. Bazen lens korneaya temas edecek şekilde gelişmiştir.
Glokomlu çocuğun takip ve tedavi şeması
Anestezi altında muayene
Tüm bebekler ve çocuklar baştan anestezi altında muayene edilmeli. Eğe göz içi basıncı yüksek bulunursa cerrahi yapılmalıdır. Her defasında bir daha anestezi altında muayene gerekebileceğini aileye söylemek gerekir. 5 yaşı üzerinde çocukla konuşarak anestezi etmeden muayene etmeye ikna etmek gerekir fakat bu her zaman mümkün olmayabilir.
Uygulanabilecek cerrahi teknikler
– Gonyotomi
Genellikle ilk tercih edilen cerrahi yöntemdir. Çok ince bıçak yardımı ile ön kamaraya girerek filtrasyon sistem üzerinde kesi yapılır. Bu işlem gelişimsel olarak kapalı kanalları açmak için yapılır. Ameliyat esnasında gözün içini görebilmek için gonyoskop olarak adlandırılan özel mercekler kullanılır. Kaliteli görüntü elde edebilmek için bazen kornea ön yüzeyi olan epitelyum tabası soyulabilir. Bu doku kendiliğinden 1 ya da 2 gün içinde tekrar gelişir. Bu zaman zarfında çocuk rahatsız ve uykusuz olabilir. Bu durumda ağrıkesici şuruplar kullanılabilir. Çoğunlukla bu işlem göz içi basıncı düşürmekte yeterli oluyor fakat bazı olgularda işlemin tekrarlanması gerekebilir.
Kanallara tekrar içerden müdahile imkânsız olduğunda yeni drenaj kanaları oluşturmak için diğer cerrahi yöntemler uygulanabilir (trabekülektomi).
– Trabekülotomi
Bu cerrahi yöntemde çok ince alet (prob) yardımı ile önemli toplayıcı (collector) kanal olan Schlemm kanalına girilir. Bu alet yardımı ile kanalda ilerledikten sonra ön kamaraya giriliyor ve yeni drenaj yolu oluşturuluyor. Bu yöntem bazı glokom türlerinde ya da Gonyotomi yapılacak kadar saydam kornea olmadığında tercih edilmektedir. Bu yöntem tek başına ya da Trabekülektomi (göz sıvısını gözün kanallarını kullanmadan cerrahi yöntemle açılan suni kanaldan konjonktiva altına akıtma ameliyatı) ile kombine yapılabilir.
– Trabekülektomi
Gözün güçlü ön duvarı sklera ve onu kaplayan konjonktiva dokusu vardır Bu yöntem ile göz içinde yeni drenaj kanalları oluşturuluyor. Genellikle üst kapak altında bulunan bölgeye yakın cerrahi yöntemle flab (doku kapağı) kaldırılır. Daha sonra bu fleb ince iplikler ile tekrar yerine dikilir ve üzeri gözün ön tabakası olan konjonktiva ile kapatılır. Göz içi sıvı oluşturulan bu kanal ile konjonktiva altına akıyor ve oradan da kan damarları ile uzaklaştırılıyor. Ameliyat sonrası üst kapağın hemen altında küçük kabarıklık görülebilir (bleb). Bu durum göz içi sıvının konjonktiva altında birikmesi ile oluşuyor.
– Tüp imptantasyonu
Bazı çocuklarda göz içi sıvının dışarı atılası için özel olarak tasarlanmış tüpler kullanılır. Bu yöntem diğer yöntemlerin, örneğin trabekülektomide oluşturulan flebin, yetersiz kaldığı durumlarda tercih edilir. Bazen cerrahiden 1 ya da 2 hafta sonra çok düşük seyir eden göz içi basıncı kontrol altına almak için göz içine gaz ya da gel enjeksiyonu gerekebilir. Çocuklar büyüdükçe tüp değişimi gerekmemektedir, bazı olgularda tüp 25 yıla kadar göz içinde kalmaktadır.
Cerrahi yaklaşımların başarı oranı nedir?
Cerrahilerin 5 yıllık başarı oranı ortalama %75 dir. Göz içi basıncı tekrar yükselen çocuklarda, göz içi basıncı kontrole etmek için ek ilaç tedavisi ya da tekrar ameliyat gerekebilir.
Yan etkiler ve komplikasyonlar
Glokom cerrahisi sonrasında katarakt gelişebilir. Katarakt göz içi lensin bulanıklaşması durumudur. Bu olgularda görme bulanıklığı ve sisli görme vuku bulur. Tedavisi cerrahidir, saydamlığını yitirmiş mercek çıkarılıp yerine suni mercek yerleştirilir.
Uzun dönem komplikasyonlar arasında enfeksiyon sayılabilir.
Tedaviden sonra çocuğumun görmesi nasıl olacak?
Bu konuda kesin bir şey söylemek çok zor, hele çocuk çok küçük ise daha da zor. Çocukluk çağında glokom tedavisi görmüş birçok çocuk yetişkinliğinde çok iyi görmeye sahiptir. Göz içi basınç kontrol altına alındıktan sonra gerek gözlük gerekse kapama tedavisi ile iyi sonuçla anılabilir. Çocuk büyüdükçe nihai görmesi ile ilgili daha da kesin bir şeyler söylenebilir. Tedavini başarısının önemli parçası devamlı tekrarlanan kontrollerdir. Bu bebekler tüm hayatları boyunca takip edilmelidirler.
Kapama tedavisi
Glokom özellikle tek gözde ise uygulanan cerrahi işlemlerden sonra göz içi basıncı normal seviyelere getirilse bile hastanın görmesi düşük kalabilir. Görmesini artırmak için özel egzersizlere ihtiyaç vardır. Sağlam gözün kapatılması, az gören gözün çalıştırılması bu yöntemlerin başında gelir, glokomun tedavisi kadar önemlidir.
Tembellik az (zayıf) gören gözden gelen iletilerin beyin tarafından baskılanarak iyi gören gözden gelen iletileri algılaması ile oluşuyor. Bu burum devam ederse göz ve beyin arasındaki normal bağlantı zaman içinde kopacaktır. Kapama tedavisi zayıf göz ve beyin arasındaki bağlantıyı kurmak için kullanılır.
Çocuğumun Glokomla yaşamasına nasıl yardımcı olabilirim?
Glokomlu çocukların ebeleyenlerine çok iş düşüyor. Ve bebeğime nasıl yardımcı olabilirim en sık sorular arasındadır:
Bebeğim ağrı hissedecek mi?
Ağlamak göze çok mu zarar veriyor?
Bebeğim kafasını bir yerlere çarptığında endişelenmeli miyim?
Çocuğum spor yapabilecek mi, havuza girebilecek mi?
Bebeğim ağrı hissedecek mi?
Doktoru ve aileyi endişelendiren başlıca sorun glokomlu çocukların genellikle mutsuz olmasıdır. Bebekler çoğu zaman huzursuz ağlamaklıdır, ayrıca zayıf beslenirler ve çoğu kez gözleri sulanır ve kızarır. Bebekler parlak ışıktan rahatsız oldukları için çoğu zaman kafalarını yastığın arkasına saklar. Göz rengi değişkenlik gösterebilir ayrıca göz küresi hacimce büyüyebilir.
Ağlamak göze çok mu zarar veriyor?
Gözün sağlıklı olabilmesi için gözyaşına ihtiyacı vardır. Gözyaşı doğal antibiyotikler içermektedir. Bebek ağlarken fazla gözyaşı oluşur ve bunun göze hiçbir zararı yoktur.
Bebeğim kafasını bir yerlere çarptığında endişelenmeli miyim?
Tabii ki büyük darbeler bebekte hasar oluşturabilir ve bu durumlarda acil servise başvurmak gerekebilir. Fakat emeklemek çağında olan bebekler tabii ki ufak tefek çarpmalar yaşayacaklar ve bunların bir zararı yok. Unutulmaması gereken nokta normalden daha büyük göz (glokomlu bebeklerde oluşabilecek buftalmus) daha frajildir (ince, yırtılmaya ve hasara müsait). Eğer görmede azalma, gözde bulanık görüntü, gözün içinde kan görüntüsü, ya da ağrı fark edilirse hemen doktora başvurmak gerekir. Eğer glokomlu bir çocuk yüzüne ya da bilhassa gözüne şiddetli darbe aldıysa mutlaka uzman tarafından muayene edilmelidir.
Çocuğum spor yapabilecek mi, havuza girebilecek mi?
Eğer göz bariz bir şekilde büyük ise darbe alma ihtimali çak fazladır. Bu yüzden fazla agresif tarz sporlar tercih edilmemeli. Eğer herhangi bir toplu spor tercih edildiyse o zaman koruyucu gözlükler kullanılabilir. Bazı cerrahilerden (özellikle trabekülektomi) sonra enfeksiyon almamak adına havuzda yüzmek sakıncalı olabilir.
Not: Çocuğunuzun özel ilgi alanları ve meşguliyetleri ilgili kendi doktorunuza danışarak bir plan oluşturmak en mantıklısıdır!
Çocuğumun tedavisini, göz damlalarını nasıl uygulamam gerekir?
Göz damlasını damlatmanın en iyi yöntemi hangisidir?
Zamanlama ne kadar önemlidir?
Damlalar acıtıyor mu, zarar veriyor mu?
Damlalar nasıl etki ediyor?
Neden bazı prospektüslerde ‘çocuklar için sakıncalıdır’ ibaresi var?
Çocuğumun görmesini etkiliyorlar mı?
Çocuğum damla yerini hap alamaz mı?
Ne kadar uzun zaman damla kullanması gerekebilir?
Damlalar nasıl (hangi koşullarda) saklanmalı?
Glokom tedavisinde hangi damlalar ya da haplar kullanılabilir?
Çocuğumun diğer hastalıkları ile ilgili doktora bilgi vermek gerekir mi?
Göz damlasını damlatmanın en iyi yöntemi hangisidir?
Eğer ilaç ilk defa reçete edildiyse nasıl damlatılması gerektiğini görmeniz gerekebilir. Genellikle en basit yöntem bebeğin uyumasını beklemektir. Bebeği battaniyeye sıkıca sarmak küçük ellerini ve bacaklarını hareket ettirmemesi için yararlı olabilir. Daha büyük çocuklara oturur, yatar ya da ayakta bile damla damlatılabilir.
Zamanlama ne kadar önemlidir?
Damlaların belli etki süresi vardır. Aynı damladan 2 dalma damlatmakla onun etkisini artıramazsınız tam tersi zarar bile verebilirsiniz. Eğer iki farklı damla kullanıyorsanız damlalar arası en az 10 dakika beklemeniz gerekmektedir. Bu konuda kendi doktorunuzdan zamanlama konusunda etraflı bilgi almanız en doğrusu olacaktır!
Damlalar acıtıyor mu, zarar veriyor mu?
Bazı damlalar biraz acıtıyor. Ama bu acı en fazla 1 dakika sürüyor bu yanlışlıkla göze sabun kaçtığı zaman oluşan acıya benziyor. Bazen damladan sonra diğer gözde de ağrı görülebilir.
Damlalar nasıl etki ediyor?
Çok hazla göz damlası çeşidi vardır. Ama esasında iki etki mekanizması vardır:
1. Göz içi sıvı üretimini azaltan
2. Drenaj kanallarını açan
Neden bazı prospektüslerde ‘çocuklar için sakıncalıdır’ ibaresi var?
O ibareler farmakologlar tarafından yazlamaktadır (bebekler üzerinde yapılan klinik çalışmalardan bilgileri yok) ayrıca bu damlaların bebeklere reçetelendirilmesi sadece göz uzmanları tarafından yapılmalıdır.
Çocuğumun görmesini etkiliyorlar mı?
Bebeklerde kullanılan Glokom ilaçları genellikle görmeyi etkilemezler.
Çocuğum damla yerini hap alamaz mı?
Çok küçük bebeklerde ne kadar hap aldığını (yuttuğunu) kontrol etmek çok zordur. Ayrıca bebekler çoğu kez kusarlar. Mide yolu ile alınan ilaçların yararından fazla yan etkisi oluşacaktır. Bu yüzden bazı özel durumlar (ameliyat öncesi birkaç günlük) dışında glokom tedavisinde kullanılmıyor.
Ne kadar uzun zaman damla kullanılması gerekebilir?
Bu sorunu cevabı damlayı ne amaçla kullandığınıza bağlı: ameliyat sonrası inflamasyonu baskılamak amacı ile mi, enfeksiyona karşı mı, ya da glokomdan dolayı mı? Bu sorunun en net cevabını kendi doktorunuzdan alabilirsiniz!
Damlalar nasıl (hangi koşullarda) saklanmalı?
Saklanma koşulları ile ilgili bilgi her zaman ilaçla beraber kutuda bulunan prospektüslerde yazılı oluyor. O bilgileri dikkatle okuyunuz. Genellikle 25 derecede ya da buzdolabının kapağında gibi uyarılar olabilir. Her zaman çocuklardan uzak tutulası gerekir. Göz damlası bir ilaçtır ve yutulduğu takdirde sakınca oluşturabilir. Doktorunuz aynı damlaya devam etmenizi isterse yeni (zamanı geçmemiş) damla kullandığınızdan emin olmanız gerekir. Açılan damla sadece 1 ay kullanılabilir (damla bitmemiş olsa dahi).
Çocuğumun diğer hastalıkları ile ilgili doktora bilgi vermek gerekir mi?
Çocuğunuzun sağlık durumuna ilişkin doktorunuza her zaman mümkün olduğu kadar fazla bilgi vermeniz gerekir. Özellikle çocuğunuzun alerji, astım, kalp ve böbrek hastalığı var ise bu bilgi çok büyük önem arz etmektedir.
Takipler sırasında nelere dikkat ediliyor?
Doktor nelere dikkat ediyor?
Muayeneye başlamadan önce neden damla damlatılıyor?
Çocuğum hangi sıklıkla muayene edilmelidir?
Çocuğum kaç yaşına kadar anestezi altında muayene edilecektir?
Glokomlu çocukların kardeşleri ve ebe beyinleri muayene edilmeli mi?
Doktor nelere dikkat ediyor?
Çocukların takibine özen gösterilmeli. Doktor şaşılık varlığına dikkat etmeli. Ayrıca gözün büyümesine, herhangi bir kızarıklık ya da sulanmaya da dikkat edilmeli. Eğer mümkünse göz içi basınç da ölçülmelidir.
Muayeneye başlamadan önce neden damla damlatılıyor?
Bazen göz bebeğini (pupil) genişletmek için damla damlatılıyor. Böylece gözünün arkası (retina tabakası) ve optik sinir muayene edilir. Ayrıca gözlük muayenesi (görme kusuru) için de kullanılabilir.
Bazı damlalar lokal anestetik ve sarı boya (flüroseyin) içermekteler. Özel aletler ve mavi ışık altında bu damla yardımı ile göz içi basınç ölçümü yapılır.
Çocuğum hangi sıklıkla muayene edilmelidir?
Muayene sıklığı bebekten bebeğe değişir ve birçok sebeplere bağlıdır. En doğru kararı hekiminiz verir!
Çocuğum kaç yaşına kadar anestezi altında muayene edilecektir?
Çok büyük değişkenlik gösterse de genellikle 5 yaş civarı çocuklar Goldmann Tonometre’si (mavi ışık altında, uyutulmadan) ile muayene ediliyor. Daha küçük yaşlarda air puff (hava üfleyerek ölçüm yapan alet) ile ölçümler yapılabilse de yüksek göz içi basıncı olan bebeklerde hata payı yüksek olduğu için tercih edilmiyor. Bazı durumlarda ölçümler kaleme benzeyen (Tonopen) aletle de yapılabilir.
Glokomlu çocukların kardeşleri ve ebeveynleri muayene edilmeli mi?
Bazı Glokom türleri ailesel olduğundan dolayı ebeveynlerin de muayene edilmesi gerekir.
Genetik danışmana neden başvuralım?
Gelişimsel Glokomun tüm çeşitleri kalıtımsal değildir. Bununa rağmen genetik danışmandan karşılaşabileceğiniz sorunları ve hastalığın riskleri ile ilgili bilgi edinebilirsiniz. Bu bilgiler çocuğun geleceği için de önem taşımaktadır.
- Göz basıncı yüksek kişiler
- 45 yaşının üzerinde olanlar
- Ailesinde glokomlu yakınları bulunanlar
- Şeker hastaları
- Yüksek numara gözlük takanlar (aşırı miyop ve hipermetroplar)
- Gözüne darbe alanlar
- Uzun süre kortizon kullananlar
- Vücut tansiyonu yüksek olanlar
- Vücut tansiyonu aşırı düşük olanlar
- Gece hipertansiyon ilacı kullananlar
- Gözlerinde saydam kısımları (kornea) ince olanlar
- Herhangi bir göz ameliyatı geçirenler
Glokomun yani göz tansiyonun, birçok farklı tipi vardır. Her tipin tedavisi birbirinden oldukça farklıdır. Bazı tiplerin tedavisinde başlangıçta ilaç tedavisi gerekirken, bazı tiplerde ise laser iridotomi ilk tedavi seçeneği olmaktadır (Şekil 1). Aşağıda laser iridotomi yapılması önerilen glokom tiplerini bulabilirsiniz;
1. Kapalı Açılı Glokom
2. Göz bebeğinin yapışmış glokomlar
3. Üveit hastalığına bağlı glokom
4. Pigmenter Glokom
Şekil 1: Laser İridotomi, gözün renkli kısmı olan İris’te bir delik açma işlemidir. Deliğin boyutu çok küçüktür, gözle görülemez.
Laser İridotomiyi neden yapıyoruz?
Gözün içinde üretilen göz sıvısı, sizde saptadığım glokom tipinde gözün arkasından önüne gelememektedir (Şekil 2 ve 3). Gözün arkasında biriken sıvı, göz içi basıncını artırmaktadır. Laser iridotomi işlemi ile göz içinde yeni bir su akış yolu yaratmış olacağım, bu da gelecekteki ani göz basıncı yüksekliklerinizi engelleyebilir.
Nasıl yapılacak?
Laser bildiğiniz gibi bir ışık enerjisi. Kullandığımız aletler ile tüm enerji tekbir noktada toplanıyor ve hedeflenen bölge tedavi edilmiş oluyor.Bunun için kullandığımız alet sizi muayene ederken kullandığım alete benziyor, yani muayene olur gibi oturup, başınızı yerleştireceksiniz ve tedaviniz yapılacak. Bu bir ameliyat değildir. Tedavinin süresi ortalama 5 dakikadır. Sırası ile şu işlemlerden geçeceksiniz:
- Önce tedavi edilecek gözünüze göz bebeğini küçültücü bir damla damlatılacak, ilacın etkisinin ortaya çıkması için bir süre bekleyeceksiniz.
- Sonra laser odasına geçeceğiz. Gözünüzü uyuşturucu bir damla damlatılacak.
- Tedavinin yapılacağı gözünüzün üzerine bir alet yerleştireceğiz. Bu alet bir aynadan ibarettir ve tedavi bölgesini daha iyi görmem ve göz hareketlerinizi kısıtlamam için konulmaktadır (Şekil 4).
- Size “aşağıya-yukarıya bakınız” gibi komutlar vereceğim ve istenilen yere bakmanızı sağlayacağım.
- Laser ışınlarını tedavi edilecek bölüme göndereceğim, bu sırada “pat-küt” sesleri duyacaksınız. Korkmayın. Herhangi bir ağrı oluşmayacak, bu sadece laserin sesi.
- Tedaviniz bitince bir süre kullanmanız için size damla vereceğim.
Şekil 4: Laser yapılacak gözün üzerine yerleştirilen aynalı alet.
Tedavinin bir riski var mı?
Öncelikle tedavinizden sonra günlük normal yaşantınıza hemen dönebileceğinizi belirtmek isterim, hiçbir kısıtlayıcı önleminiz olmayacak.
Tedavinin yaratacağı ciddi ve kalıcı olumsuz bir gelişme yoktur. Nadir olarak sızıntı şeklinde kanama olabilmektedir, bu kanama tedavi gerektirmeden kendiliğinden geçmektedir. Laser tedavinizden sonra, kontrol muayenenizde, yaratılan açıklığın yeterli olup olmadığına bakılmaktadır. Küçük bir açıklık olduysa yeniden laser yapılmaktadır.
Durum: Glokom tiplerine yönelik birçok ameliyat çeşidi bulunmasına rağmen aşağıda okuyacağınız bilgilendirme notu glokom ameliyatları hakkında genel bir bilgi vermektedir.
Neden ameliyata gerek duyuldu?
Bu sorunun birçok yanıtı olabilir. Genelde ilaç veya laser tedavisinin yeterli olmadığı hallerde ameliyat planlanmaktadır. Ancak ilaç alerjisi gelişen veya ilaç ve laser tedavisinin yeterli olmayacağına inanılan ileri glokomlu hastalarda ameliyat zamanı öne çekilebilmektedir.
Ameliyatın amacı ne?
Glokom hastalarının tedavisinde amacımız göz içi basıncını düşürerek göz sinirinin hasarlanmasını durdurmaktır. Göz içi basıncı gözün içinde üretilen sıvının toplar damarlara geçişini sağlayan kanallar sisteminde bir tıkanıklık veya darlık meydana gelmesi sonucu yükselir. İlaçlar ve laser sıvı yapımını azaltmak veya çıkışını kolaylaştırmak amacı ile verilir. Ameliyat ise göz içinden göz dışına sıvının geçişini sağlar. Yani tıkanmış kanallara alternatif bir kanal oluşturulması (trabekülektomi ve seton cerrahisi) veya kanalların tıkanıklığının açılması (non-penetran glokom cerrahisi) amacı ile yapılır.
Ameliyatta ağrı duyacak mıyım?
Ağrıyı ortadan kaldırmak için çeşitli anestezi (uyuşturma) teknikleri kullanıyoruz. En sık kullanılan teknik topikal anestezi denilen damla ile anestezi sağlanması yöntemidir. Çocuk, genç ve uyum sağlayamayan hastalar genel anestezi ile tamamen uyutularak ameliyat yapılmaktadır. Topikal anestezide sadece gözünüz uyuşmakta dokunma hissini algılamanıza rağmen ağrı hissetmemektesiniz.
Ameliyatın başarı oranı nedir?
65 yaşın üzerindeki insanlarda 5 yıl boyunca göz içi basıncının kontrol altında gitme olasılığı %70-90 arasında değişmektedir. Yaş gençleştikçe bu oran azalmaktadır.
Ameliyat sonrası görmemi kaybedebilir miyim?
Evet. Glokom ameliyatları zor ve riskli ameliyatlar sınıfına girmektedir. Ameliyat esnasında veya daha sonrası gelişen yoğun kanama, mikrop kapması veya göz yırtılması gibi istenmeyen durumlar ile karşılaşabiliriz. Bu risklerin gerçekleşme oranları ameliyat olmamanız halinde karşılaşabileceğiniz görme kaybı oranından daha az olmasına rağmen hiçbir zaman “sıfır” değildir (%1’in altında). Non-penetran glokom cerrahilerinde bu oran daha da düşüktür.
Ameliyata girmeden önce yapmam gerekenler nelerdir?
- Doktorunuza güvenmiyorsanız, yeterli miktarda aydınlatıldığınıza inanmıyorsanız ve içinizde bir kuşku varsa ameliyatı ertelemelisiniz, lütfen tekrar doktorunuz ile konuşun.
- Kanınızı sulandırıcı veya antikuagulan ilaç kullanıyorsanız ameliyat sırasında veya sonrasında kanamaya yol açabileceği için ameliyat tarihinden 5 gün önce bunları kesmelisiniz. Lütfen bu ilaçları veren ilgili doktoru bilgilendirin.
- Diyabet ve hipertansiyon gibi kronik bir hastalığınız varsa ve devamlı ilaç kullanmanız gerekiyorsa, ameliyat sabahı bu ilaçlarınızı mutlak kullanmalısınız.
- Glokom için kullanılan ilaçlar doktorunuzun belirttiği şekilde ameliyata kadar kullanılmalıdır.
- Ameliyata gelirken çabuk soyunmanıza imkân veren elbiseler giymenizi, makyaj yapmamanızı ve takı takmamanızı öneririz.
Ameliyattan sonra görmemde değişiklik olacak mı?
Glokom ameliyatları genelde görmeyi artırmazlar, görme azalması ilk bir ayda beklenmektedir. Ameliyattan sonra kullanılan ilaçlar kesildiğinde ameliyat öncesi görmeye kavuşacağınız beklenmektedir.
Ameliyattan sonra ne tür şikâyetlerim olabilir?
Yapılan ameliyat dikişli bir ameliyat olduğu için dikişler eriyene kadar üst göz kapağınızın altında sürtünme hissi duyabilirsiniz. Ağrı beklenmemektedir. Geçici görme azalması olacaktır. Göz kızarıklığı ve üst göz kapağı düşüklüğü ilk ay içerisinde beklenen bulgulardır.
Ameliyattan önce kullandığım glokom ilaçlarımı ameliyatlı gözüme damlatmaya devam edeyim mi?
Hayır. Ameliyattan sonra sadece antibiyotik, kortizonlu damla ve göz bebeğini büyültücü bir damla verilmektedir, bunları kullanınız.
Gözümü kaç gün kapatmam gerekiyor?
Özel durumlar hariç sadece ilk gün göz kapatması öneriyoruz. Aksi durumlarda doktorunuz size bilgi verecektir.
Ameliyattan sonra ne sıklıkla kontrole gelmem gerekiyor?
Ertesi gün, 4-5 gün, 15. gün ve 1. ay kontrolleri beklenen kontrollerdir, ayrıca ameliyatın tipine göre ek kontroller gerekebilir.
Ne zaman yıkanabilirim?
Gözünüze su kaçırmadan ertesi gün, kaçırarak bir hafta sonra yıkanabilirsiniz.
Ameliyat başarılı geçerse artık hiç glokom ilacı kullanmayacak mıyım?
Bu soruya maalesef hayır kullanmayacaksınız diyemiyoruz, sayfanın başında da okuduğunuz gibi yaş gruplarına göre değişen başarı oranları var. Ameliyatınız başarılı da olsa başarısız da olsa hayat boyu glokom takibi yaptırmaya devam etmelisiniz. Yaşam sürenize bağlı ileriki yıllarda tekrar ilaç kullanmanız gerekebilir. Ameliyatı tedavinin bir parçası olarak kabul edin, hastalığınızın o aşamasında ameliyat gerektiği için ameliyat oldunuz, ileriki aşamalarda tekrar ilaç ve hatta tekrar ameliyat gerekebilir.
Yüksek göz içi basıncı glokomun progresyonundaki en önemli risk faktörüdür. Glokom tedavisinde kullanılan basınç düşürücü ilaçlar ile hastanın hedef basıncına ulaşmaya çalışılmaktadır. Ancak gün içinde fizyolojik veya patolojik bazı etmenler göz içi basıncında dalgalanmalara neden olabilmektedir. Fizyolojik olarak sabah kalktığımızda en yüksek göz içi basıncına ulaşırız, uyurken ise bu değer en düşük seviyeye iner. Yemek, egzersiz ve su içimi de gün içi göz içi basınç değişimlerine neden olabilmektedir.
Glokomlu hastaların bazılarında muayene esnasında ölçülen göz içi basınçları hedeflenen basınç aralığında olmasına rağmen hastalığında kötüleşme gözlenmektedir. Bunun nedeni gün içi basınç değişimleri olabilir. Glokomlu kişilerde, fizyolojik gün içi basınç değişikliklerinden daha büyük miktarlarda ve oranlarda basınç değişimleri olabildiği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir.
İlaçların gün içi basınç dalgalanmalarını azalttığına dair çeşitli karşılaştırmalı çalışmalar bulunmaktadır. Ancak “A” ve “B” ilaçlarının karşılaştırıldığı farklı çalışmalardaki sonuçların çelişkili olması kanıta dayalı tıp verileri ile bakıldığında belirli bir ilacın en iyi stabilizasyon yaptığına dair kanıt bulmamızı güçleştirmektedir.
Glokom cerrahileri sonrasında göz içi basınç dalgalanmalarının azaldığına dair yayınlar olmasına rağmen, yeterli sayıda farklı araştırmacı tarafından doğrulanmamıştır. Ancak ilaçlara göre daha stabil bir değer elde edilebildiği düşünülmektedir.
Gün içi basınç değişiklikleri olabildiği gibi dönemsel basınç farkları yaratabilen glokom tipleri de vardır;
– Eksfoliatif glokom
– Üveitik glokom
– Pigmenter glokom
– İntermittan açı kapanması glokomu
Bu glokom tedavilerinde uygulanabilecek profilaktik ilaç tedavileri ani göz içi basınç yükselmelerine yetersiz kalmaktadır. Glokom cerrahilerinin bu tiplerde tedavi protokollerinin önüne alınması uygun olacaktır.
Açık açılı glokomu olan hastalarda üç çeşit tedavi önerilmektedir, bunlar;
– İlaç tedavisi
– Lazer
– Ameliyat
Bu tedavi basamaklarından biri öncelikle kullanılır, yeterli başarı elde edilemezse diğer tedavi seçeneklerine geçilir. Aşağıda lazer tedavisini neden önerdiğimizi sorular ile bilgilerinize sunuyoruz.
Açık açılı glokomu olan hastalarda sorun nedir?
Glokom bir göz siniri hastalığıdır. Göz tansiyonunuzun sizin için kabul edilen değerden yüksek bulunması halinde göz siniri bozulmaktadır. Bildiğiniz gibi birçok glokom tipi var ve her birinin tedavisi birbirinden farklı. Açık açılı glokomda göz içinde yapılan göz sıvısını kan damarlarına taşıyan küçük kanalların içinde tıkanıklık vardır. Bu yüzden göz içi sıvısı yeterli miktarda kan damarlarına taşınamaz ve gözün içinde birikerek göz basıncını artırır.
SLT ne işe yarıyor?
SLT büzüşmüş olan bu kanalların içini açmaya yarıyor. Düşük dozda lazer enerjisi tıkalı kanalların içine gönderilerek melanin veya pigmen gibi hedef hücreleri etkileyerek, bu hücrelerin tekrar canlılık kazanmasını sağlıyor böylece tıkalı kanal yapısı normal halini alıyor. Hasarlı dokuya bu işlem yapılırken normal göz dokusu lazer enerjisinden zarar görmüyor.
SLT nasıl bir ortamda yapılıyor, ameliyat gibi bir şey mi?
Hayır. Lazer muayene olduğunuz odada yapılır. Herhangi bir ameliyat koşulu gerekmiyor. Hastanede yatmanız, günlük aktivitelerini kısıtlamanız gerekmez. Özel bir mikroskobun önüne oturursunuz, gözünüze anstezik bir damla damlatılır ve birkaç dakika süreyle gözünüze lazer ışınları gönderilir. Bu işlem esnasında ağrı duymazsınız.
SLT’nin amacı ne ve kimlere yapılır?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi sizin için yüksek kabul edilen göz tansiyonunu daha düşük seviyelere çekmek için bu işlem yapılmaktadır. Açık açılı glokomu olan her glokom hastasına yapılabilir. Eksfoliatif ve pigmenter glokomlar da bu gruptandır. Doktorunuz size SLT yapmayı düşündüyse şu nedenlerden birisini göz önünde bulundurmuştur;
İlaç kullanmadan göz tansiyonunuzu düşürmeyi tercih etmiş olabilir,
Kullandığınız ilaç sayısını azaltmak istemiş olabilir,
İlaçlar ile yeterli göz tansiyonu düşüşü sağlayamamıştır, ilaveten SLT de yaparak ek katkı sağlamayı düşünmüş olabilir.
SLT bir kez mi yapılıyor?
Hayır. Tekrarlanabilir. Birinci seanstan sonra yeterli cevap alınamadıysa veya bir süre yeterli basınç düşüşü sağlanmasına rağmen göz tansiyonunun yeniden yükselmesi durumunda ikinci ve ardıl seanslar yapılabilir.
SLT’nin gözüme bir zararı olabilir mi?
Hayır. Yapılan araştırmalarda göze bir zararı olduğu saptanmamıştır, güvenlidir.
SLT Basınç düşürmede ne kadar başarılı?
Bu konu ile ilgili yapılmış birçok çalışmada farklı sonuçlar bildirilmiştir. Lazer tedavisinin ilk yıllarında başarı oranı %75-85 gibi yüksek sonuçlardayken yıllar ilerledikçe başarı oranı %25’lere düşmektedir. Tüm bu oranlar ilaç kullanım sayısını ve zamanını azalttığı için başarılı olarak kabul edilmelidir.
SLT ilaç tedavisine ve/veya ameliyata alternatif midir?
Hayır. Bu üç grubun da kesinlikle uygulanması gereken glokom şiddeti düzeyleri olabilir. Hangi tedavinin yapılması gerektiğine glokomunuzun tipine ve şiddetine bakarak doktorunuz karar verir.
Katarakt Nedir?
Gözün içinde saydam halde bulunan lensin bulanıklaşmasıdır. Gözbebeğinin hemen arkasında bulunan lensin görevi göze gelen ışınların, retinaya odaklanmasını sağlamaktır. Lens saydamlığını kaybettiği zaman, görme işlevini sağlayan sinir tabakasına ışınların ulaşmasını engeller. Bu durumda görme azalır. Katarakt her yaşta görülebilirse de sıklıkla ileri yaş hastalığıdır. Katarakt hastaları görmede azalma olduğunda daha da önemli olarak günlük işlevlerini yapamaz duruma geldiğine cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyar.
Normal lens | Kataraktlı lens |
Kataraktın gelişmesi sonucu hissedebileceğiniz şikayetler şunlardır:
– Uzağı görememe
– Işık ve kamaşmadan şikayet, gece görüşünde azalma
– Bulanık görme
– Renk görme bozuklukları
– Çift görme
– Gözlük numarasında sık sık değişim olması
– Göz bebeğinde renk değişimi olması
Elinizdeki kitapçıkta size açıklayacağımız konular;
– Neden katarakt ameliyatına ihtiyacınız var
– Doktorunuz bu ameliyatı nasıl uygulayacak
– Sizi bu işlem öncesinde ve sonrasında neler bekliyor
Unutmayınız asla iki hasta bir birinin kopyası değildir. Bunun nedeni ve ameliyatın sonuçları şu faktörlere bağlıdır.
1. Hastanın genel durumuna ve yaşına
2. Kataraktın seviyesine (bulanıklığın miktarına)
3. Katarakt ile birlikte bulunan diğer göz hastalıklarına
Bu kitapçıkta bahsedilen şeyler elbette göz doktorunuzun size anlatacaklarıyla birebir aynı değildir. Burada hastalarımızın katarakt ameliyatını genel çerçeveleriyle anlaması amaçlanmıştır. Bu kitapçığı lütfen dikkatle okuyunuz. Kafanıza takılan sorularda lütfen göz doktorunuzla irtibata geçiniz.
Neden lens saydamlığını kaybediyor?
Kataraktlı hastaların büyük çoğunluğu ileri yaştaki hastalardır. Farklılıklar olmakla birlikte 60’lı yaşlardan itibaren görülmesi sıklaşmaktadır. 75 yaşın üzerindeki insanların büyük bir kısmında tek veya her iki gözde katarakt görülmektedir.
Sigara içenlerde katarakt görülme oranı, içmeyenlerden daha yüksektir.
Yetişkinlerde katarakt oluşumundaki diğer risk faktörleri şunlardır;
- Sistemik hastalıklar, şeker hastalığı gibi
- Uzun süreli ilaç kullanmak, romatizmal hastalıklarda kortizon gibi
- Göz travmaları
- Güneç ışınlarına ve X ışınlarına uzun süreler maruz kalma
Kataraktın oluşması yıllar sürebilmekle birlikte, görmedeki azalmanın bariz hale gelmesi birkaç ay içerisinde de gelişebilir. Kişinin her iki gözünde aynı zamanda ve aynı miktarda katarakt gelişebilir fakat ilerleme hızları birbirinden farklı olabilir.
Bende katarakt var mı? Katarakt hastaları çevreyi nasıl görür?
– Bulanık ve sisli görme
– Gece ve aşırı parlak ışıkta görmede azalma
– Araba sürüşünde zorlanma, özellikle gece ışıklarda saçılma
– Renk görmede zorlanma, özellikle mavi renk tonunda matlaşma
– Kontrast algılama azalır yani renkleri ne kadar aydınlık ne kadar karanlık olduğunu algılamada zorluk
– Uzak mesafe görüşünde azalma
Kataraktın ameliyat dışında bir çözümü var mı?
Günümüzde kataraktın tek tedavi yöntemi, cerrahidir. Sadece ameliyat olana kadar ki sürede katarata bağlı yaşadığınız sorunları azaltabilecek önerilerde bulunabiliriz. Şöyle ki, güneş gözlükleri gün ışığından gözünüzü koruyacaktır. Polaroid yapıdaki camlar, kuvvetli ışıkta yaşayacağınız kamaşma için faydalı olacaktır. Evinizde özellikle kitap-gazete okuma gibi faaliyetlerinizde ortam aydınlatmasına dikkat ediniz, güçlü aydınlatma özelliği olan ampul tercih ediniz.
Katarakt ameliyatını ne zaman yapmalı?
Hafif miktarda kataraktı olan birçok insan ameliyata ihtiyaç duymamaktadır. Fakat daha sonraki dönemlerde kitap okuma, araç kullanma gibi günlük faaliyetlerinizi zorlaştırmaya başlar. Bu sorunları yaşamaya başladığınızda göz doktorunuzla ameliyat zamanı konusunda bilgi alabilirsiniz. Kataraktın ameliyat zamanını planlamada hastamızın mesleki durumu, hayat tarzı ve yaşı gibi faktörler bize yol gösterici olmaktadır. Acil katarakt ameliyatı sadece özel durumlarda hastalarımıza önermekteyiz. Örneğin kataraktı olan hastada bulanıklaşmış lens aşırı şişme göstermiş ve göz tansiyonunu yükseltmişse veya artık erime göstermiş olan bulanık lens gözde iltihabi bir reaksiyonu tetiklemişse bu durumdaki hastalarımıza acil katarakt ameliyatı önermekteyiz. Bunun dışındaki durumlarda zamanlamayı önceden saydığımız faktörleri göz önünde bulundurarak hastalarımızla ortak karar vermekteyiz. Bazı göz cerrahları katarakta bağlı ikincil göz hastalıkları gelişmesini engellemek için ameliyat zamanlamasında daha erken dönemde önermektedir. Önceki yıllarda cerrahlar kataraktın iyice olgunlaşmasını beklemekteydi ancak günümüzde ameliyat tekniklerinin değişmesi ve sert kataraktlarda daha fazla komplikasyon izlenmesiyle zamanlama daha erkene alınmıştır. Günümüz cerrahi teknik ve donanımları geçmiş yıllara göre daha güvenli ve daha başarılı olarak uygulanmaktadır.
Katarakt ameliyatı hangi durumda geciktirilmelidir?
Sarı nokta hastalığı (yaşa bağlı maküla dejeneresansı) bulunan kataraktlı hastalarda, ameliyat öncesi detaylı maküla incelemesi yapılmalıdır. Ameliyatın başarılı olup olmamasından bağımsız, sarı nokta hastalığında artış görülebileceğini bildiren çalışmalar bulunmaktadır. Bu iki hastalığı bulunan hastaların ameliyat zamanlamasını doktoru ile detaylı konuşarak karar vermesinde yarar vardır.
Katarakt ameliyatı zor bir ameliyat mıdır?
Evet. Bu konuda uzmanlaşan doktorlar, eğitimlerinin 11. senesinde bu ameliyatı yardımsız yapabilme sertifikasını almaktadırlar. Konuyu hasta açısından değerlendirdiğimizde ise, günümüzde modernleşen cerrahi teknikler sayesinde , ameliyat esnasında ve sonrasında konforunuzu ciddi anlamda etkileyecek bir olayla karşılaşma olasılığınızın düşük olduğunu söyleyebiliriz.
Nasıl ameliyat olacağım?
Katarakt ameliyatı, bulanıklaşmış merceğin saydam mercekle değiştirilmesidir. Ameliyat öncesinde damlalar yardımıyla gözbebeği genişletilir. Göz çevresi antiseptik solüsyonla temizlenir. Cildin kurumasından sonra, sadece ameliyat olacak gözünüzün açıkta kalacağı şekilde bir örtü ile diğer bölgeler kapatılır. Cerrahi esnasında sıkıntı yaşarsanız rahatlıkla bunu doktorunuza bildirebilirsiniz. Cerrah bir mikroskop aracılığıyla ameliyatınızı yapacaktır. Bu sırada siz yoğun bir ışık fark edeceksiniz. Gözün ön tarafına yakın yaklaşık 3 mm. bir kesi yapılacaktır. Bulanık lensin kabuğu soyularak (kapsülü) ultrason enerjisi yardımıyla (halk arasında lazerli sistem olarak bilinir) temizleme işlemi yapılır. Geriye ince bir kılıf kalır. Bu kılıfın içine yapay göz mercekleri yerleştirilmektedir. Tekniğe bağlı olmakla birlikte, göze uygulanan çok küçük kesiler kendiliğinden kapanmakta ve dikiş koyma ihtiyacı olamamaktadır.
Ameliyat sonrası neler olacak? İyileşme dönemi
Ameliyat sonrası göz çevresinde hafif şişlik görebilirsiniz. Doktorunuz size ameliyat sonrası enfeksiyon gelişimini engellemeye yönelik antibiyotik damlalar önerecektir. İyileşme sürecinde gözdeki iltihabi yanıtı baskılamak için ayrıca bir damlanız daha olacaktır. Özellikle ilk hafta hastanın temizlik yönünden çok dikkatli olması gerekmektedir. Hastalarımızda sık gördüğümüz yanlış uygulamalar, sıradan bir bezle defalarca aynı bezi kullanarak gözü silmesi, kirpikler üzerinde biriken çapakların temizlenmemesidir. Ameliyat sonrasında oturup kalkmanızda bir sakınca yoktur. Biz uygulamalarımızda ilk iki gün hastanın gözüne su değmemesini önermekteyiz. Bu yüzden banyo yerine temiz bir havlu ile yüz ve vücudun temizlenmesini önermekteyiz. Ancak birinci haftadan sonra da su değdirmeyen hastalarımızda bir süre sonra blefarit gelişmekte ve batma, sulanma şikayetlerine neden olmaktadır Televizyon seyretmenizde, kitap okumanızda, el işi yapmanızda hiçbir sakınca yoktur. Ameliyat sonrası size verilen göz kapama araçlarını özellikle ilk hafta geceleri takmanızı öneriyoruz. İlk hafta ağır yük kaldırma, şiddetli egzersizden kaçınmalısınız. İlk günler ışık hassasiyeti olabilir, bu dönemde güneş gözlükleri oldukça faydalıdır. İlk günlerde aşırı renkli, parlak görme hastaları rahatsız edebilir.
Bir gözümden katarakt ameliyatı oldum, tekrarı gerekir mi?
Katarakt tekrarlamaz. Göz içine yerleştirilen yapay merceğin yaslandığı, gözün kendi zarlarında aylar belki yıllar içerisinde bulanıklık gelişebilir. Bu hastalarda ağrısız lazer işlemi uygulanarak görme seviyesi artırılmaktadır. Bu bulanıklık yeni geliştirilen teknikler ve göz içi mercekleriyle daha da azaltılmıştır.
Katarakt ameliyatına bağlı görmemde kalıcı kayıp olabilir mi?
Evet. Gözün mikrop kapması, gözün saydam kısmının (kornea) saydamlığını kaybetmesi, göz tansiyonu oluşması, retina dekolmanı gelişmesi, göz merceğinin kayması olası komplikasyonlar arasındadır. Bunların oluşma olasılığı düşük olmasına rağmen hiçbir zaman riskiniz sıfır değildir. Bu yüzden yukarıda belirttiğimiz gibi katarakt ameliyatı deneyim gerektiren, uygun alet, ekipman ve doğru zamanlamaya ihtiyaç duyulan komplike bir cerrahidir.
Ameliyat sonrası yaşam
Bulanık lens ameliyatla temizlendikten sonra çevreden gelen ışınlarda herhangi bir zorlanma olmadan göz içerisine odaklanmaktadır. Ameliyat sonrası görüntünün görme tabakası üzerine odaklanması için gözlük ihtiyacı duyabilirsiniz. Hastalarımıza genellikle 1. Ay kontrolünde eğer ihtiyacı varsa gözlük vermekteyiz. Göze yerleştirilen yapay mercekler, hastanın takıp çıkarmasını gerektirmez, doktorunuz tarafından ameliyatta göz içerisine yerleştirilir. Klasik mercek uygulanan hastalarımıza 1. Ay kontrolünde yakın okuma gözlüğü verilir. Yeni üretilen multifokal lensler ile ameliyat sonrası hastaların yakın gözlük ihtiyacı azalmaktadır. Ameliyat öncesinde gözlük kullanıyorsanız, numaralarınız ameliyat sonrası değişebilmektedir. Başarılı bir ameliyat sonrası görme seviyesinde artış olmadığı durumlarda, katarakt ile birlikte olan diğer göz hastalıkları dikkatimizi çekmektedir. Bunlardan en önemlisi yaşa bağlı makula dejeneresansı dediğimiz hastalıktır. Makula bölgesi gözün adeta kalbidir. Bu bölgenin hastalıkları, katarakt hastalarının ameliyat sonrası görmesinde yeterli artışını engellemektedir. Ayrıca ameliyat edilen gözde glokom (göz tansiyonu), şeker hastalığına bağlı kanamalar ve su toplanmaları gibi durumların daha önceden varoluşu görme artışını engellemektedir.
Katarakt ameliyatı çok yüksek başarı oranları ile uyunmaktadır, görme seviyeniz çok büyük bir olasılıkla artış gösterecektir.
LASIK gözün ön bölümünde bulunan saat camı şeklindeki yapı olan korneada yapılan bir işlemdir.
Korneadan çok ince bir tabaka keratom adı verilen özel bir bıçak ile (bıçaklı LASIK) veya laser ile (intralase, bıçaksız laser) kaldırılır.
Kaldırılan bu tabakaya flap denir. Bundan sonra laser ile kornea yeniden şekillendirilerek miyop, hipermetrop, astigmat gibi göz bozuklukları düzeltilir. Oluşturulan flap tekrar yerine yerleştirildikten sonra ameliyat sonlandırılır.
Kimlere LASIK Yapılabilir?
- LASIK miyop, hipermetrop ve astigmatı bulunan kişilere uygulanabilir.
- Miyoplarda -10, hipermetroplarda +5, astigmatlarda da 5 numaraya kadar düzeltilebilir.
- Numara artışının durması gerekir.
- Korneanın yeterli kalınlıkta olması önemlidir.
- Hamilelik, süt verme dönemi, diabet, kollagen doku hastalıkları gibi durumlarda doktorunuz bu ameliyatı önermeyebilir.
- LASIK çok düşük ve çok yüksek numaralara (1 numaranın altı ve 8 numaranın üzeri) genellikle uygulanmaz.
- Keratokonuslu hastalara kesinlikle uygulanmaz.
INTRALASE (bıçaksız lazer) Nedir?
Intralase, bilgisayar kontrolünde korneada ince bir tabakanın (korneal flep) lazerle kaldırılmasıdır. Bu bilgisayar kontrollü program sayesinde lazer uygulaması için göz de tabaka (korneal flep) oluşturma işlemi bıçak kullanılmadan lazer ile gerçekleştirilir. Bu da LASIK yöntemini baştan sona Lazer ile yapmak demektir. Intralase yöntemi sayesinde, bıçakla yapılan operasyonlarda oluşabilecek tüm komplikasyonlar (button hole, free flep, desantralize flep, yarım veya küçük flep oluşumu) ve istenmeyen durumlar giderilmiştir.
Bıçaksız Lazer INTRALASE LASIK’in Avantajları
- Planlanan cerrahi sonuçlarda net başarı:kişiye özel flep kalınlığı, çapı ve yerinin tespitinde bilgisayar teknolojisiyle kusursuz hassasiyet ve başarı,
- Kişiye özel oluşturulan flep sayesinde ameliyatların başarıyla gerçekleştirilmesi,
- Kornea üstünde çok daha az basınç oluşturduğu için ağrısız flep oluşturma,
- İnce flep oluşturulabildiğinden, ince kornealı kişilere de LASIK uygulayabilme şansı,
- İnce flep oluşturulabildiğinden, yüksek kırma kusurlu kişilere de LASIK uygulayabilme şansı,
- Kuru göz oluşumunda daha az risk,
- Keskin kenarlı bir flep oluşturulduğundan, flepte kayma ve kırışma risklerinin azalması,
- Keskin kenarlı flep mükemmel yapıştığından iyileşme süresinin kısa olması,
- Bıçaklı yöntemin kullanımının zor olduğu kapak aralığı dar, çok dik veya çok düz kornealı kişilerde ve yüksek astigmatlarda rahat uygulanabilirlik.
Ameliyatın riskleri nelerdir?
LASIK ameliyatının risklerini iki bölümde inceleyebiliriz. Birinci bölümde, ameliyat sırasında oluşabilecek komplikasyonlar, diğer bölümde de ameliyat sonrasında görülebilecek sorunlar.
Ameliyat sırasında görülebilecek komplikasyonların çoğu flebe ait komplikasyonlardır. Flebin kopması (free flap), delinmesi (button hole), desantralize flap gibi. İntralase teknolojisi bu sorunları ortadan kaldırmış ve riski sıfıra çok yakın bir noktaya getirmiştir.
Ameliyat sonrasında görülebilecek komplikasyonlar arasında göz kuruluğu, numara kalması ve ektazi gibi sorunları sayabiliriz. Bu durumlar çoğunlukla hasta seçiminin iyi yapılmaması sonucudur.
GÖZ TEMBELLİĞİ TEDAVİSİNDE YENİLİK! ARTIK 9 YAŞIN ÜZERİNDEKİ HASTALARDA DA GÖZ TEMBELLİĞİ TEDAVİ EDİLEBİLİYOR.
Göz Tembelliği Nedir?
Tıpta ambliyopi olarak adlandırılan göz tembelliği, her iki gözde birden veya gözlerden birindeki görme keskinliğinde %20 ya da daha fazla azalma olmasıdır Tembellik, doğuştan görülebilen göz bozukluklarında ve travmaya bağlı olarak ya da genetik sebeplerle gelişebilir.Bu nedenle ailesinde göz tembelliği ve/veya şaşılık görülen kişilerin 3 yaşından önce göz muayenesi olmasında fayda vardır. Göz tembelliğinin oluşumunun en önemli nedeni bir gözün normal, diğer gözün hipermetrop olması veya göz bozukluğuna bağlı olarak göz kaymasıdır. Göz tembelliği olan kişiler ince detaylar gerektiren işleri yapmakta zorlanır. Bu durum bazen gözden kaçırılabilmektedir. Göz tembelliği tanısı için göz doktorunun muayenesi şarttır. Muayene sonucunda gözünüze en uygun tedavi yöntemi göz doktoru tarafından belirlenir
Göz Tembelliğinde NeurovisionTM
NeurovisionTM (Nörovizyon) göz tembelliğinde etkisi kanıtlanmış Amerika’da FDA onaylı bir tedavi yöntemidir. Tedavi, bilgisayar sistemine yüklenen bir program sayesinde yapılmaktadır. Göz yapısı uygun bulunan 9-55 yaş arasındaki kişilere uygulanan bu tedavi, bilgisayar teknolojisi ile beyine görmeyi yeniden öğretiyor ve bu yöntemle görmede artış sağlanması hedefleniyor.
Kimlere uygulanıyor?
– 9-55 yaş arası, görme düzeyi %15-20’nin üzerinde olan ve kayma düzeyi 8 prizmanın altında olan hastalar uygun olarak kabul ediliyor.
– Kişinin tedaviye cevap verebilmesi için retinasının (gözün arka kısmının) sağlam olması gerekmektedir.
– Tedavinin uygulanıp uygulanamayacağı göz doktoru muayenesi sonucuna göre belirleniyor.
NeurovisionTM Tedavisi Nasıl Uygulanıyor?
Tedavi yaklaşık 40 seanstan oluşmakta ve her seans yaklaşık 30-40 dakika sürmektedir.
Kişi, kendisine verilen bilgisayar programı sayesinde, evde veya uygun ortam yaratılabilirse iş yerinde uygulayabilir. NeurovisionTM uygulamasına başlandıktan 1-2 seans sonra hastanın görüş seviyesi sistem tarafından algılanır ve bu bilgilere göre her seanstan sonra sistem hastaya özel ödev oluşturur. Kişi bu ödevleri uygulamaya başlar. Her kontrolden sonra doktor tarafından sisteme girilen görsel keskinlik ve/veya kontrast duyarlılık bilgileri, kişiye özel tedavi sürecinin gelişiminin görülmesini sağlar.
Tedavinin başarısı için seansların haftada 3 gün (birer gün ara ile), 40’ar dakika olmak üzere düzenli olarak uygulanması gerekmektedir. Hastanın tedavi gelişimini görebilmek için 5’inci, 10’uncu, 20’inci ve 40’ıncı seanslardan hemen sonra doktor kontrolü gereklidir.
Düzenli seanslar ve doktor kontrolleri sayesinde 3-4 ay içinde tedaviden sonuç alınabilmektedir.
NeurovisionTM Hakkında;
– 9-55 yaş arasın kişilerde göz tembelliği tedavisi için uygulanan bir yöntemdir.
– Ameliyatsız ve ilaçsız bir tedavi şeklidir.
– Hasta için yan etkisi yoktur ve herhangi bir risk içermez.
– Amerikan FDA (Amerikan İlaç ve Gıda İdaresi) onaylı bir yöntemdir.
– Uygulama kolaydır ve evde gerçekleştirilebilir.
Graves oftalmopatisi guatr hastalıklarının bir bölümünde görülen, göz tutulumudur. Yaşam kalitesini oldukça düşüren bir durumdur. Öncelikle hastalar gözlerinin görünümünde bir değişiklik olduğunu fark ederler. Bunun öncesinde yanma-batma, gözlerde sulanma, göz hareketlerinde ağrı, kapaklarda ödeme bağlı şişlik, kapak açıklığında artış ve gözlerde öne itilmeler meydana gelir. Bu durum hastayı çok rahatsız eder. Hastalığın özellikle üretken çağda meydana gelmesi kişinin aktivitelerini, iş yaşamını, diğer insanlarla, ailesiyle olan ilişkilerini, olumsuz etkiler.
Kronik bir hastalığınız varsa , sağlıklı bir yaşam sürebilmek için bu hastalıkla ilgili bilgilendirilmeniz gerekir.Hastalık hakkındaki her şey, tedavi seçenekleri , yapılması ve yapılmaması gerekenleri öğrenmek önemlidir.
Tiroid oftalmopatisi için risk faktörleri:
- Cinsiyet: Tiroid hastalığı kadınlarda daha çok görülmekle birlikte tiroid oftalmopatisi erkeklerde daha sık olur.
- Stres
- Doğum sonrası period
- Genetik yatkınlık
- Sigara kullanımı: Graves Oftalmopati gelişme riskini artırır. Bu nedenle bu hastaların kesinlikle sigara kullanmaması gereklidir.
- Diyabet
Graves Oftalmopatisi Kliniği
Graves oftalmopatisinin 6 evresi vardır. İlk evrelerde gözlerde yanma, batma sulanma, kapaklarda açılma görülürken 3. evreden itibaren gözlerde öne doğru itilme, daha sonra çift görme ve son evrede de görme sinirine bası nedeniyle görme alanı hasarı izlenir.
Hastalık belirli dönemlerde aktif hale geçerek yukarıdaki belirtilerde hızlı bir artış olur.Bu dönemlerde hastalığın mutlaka tedavi edilmesi gereklidir. Tiroid bezinin alınması gerekebilir. Tiroid bezi hastalığın aktif döneminde değil, inaktif döneminde alınmalıdır. Çünkü aktif dönemde alınırsa göz bulguları daha da artabilir.
Tedavi açısından hastalığın aktif veya aktif olmayan dönemde olması önemlidir. Bu nedenle endokrinolog ile göz doktorunun bazı tedavilere birlikte karar vermesi gerekir.
Tedavide sistemik kortikosteroidler kullanılır. Pulse steroid olarak adlandırılan, damardan yüksek doz kortizon kullanımının hem yan etkileri daha azdır, hem de daha etkilidir.
İlerleyen tarihlerde açıklanacaktır. Güncellemeler için lütfen web sitesimizi düzenli olarak ziyaret ediniz.
Kanaloplasti, geleneksel glokom ameliyatlarına göre daha güvenli, iyileşme süresi daha kısa, komlikasyon oranları, geleneksel glokom ameliyatlarına göre çok düşük olan yeni bir tekniktir.
Bir mikrokateter (küçük lazerli çubuk) kullanılarak göz içine girilmeden yapılan bu ameliyatın faydaları nelerdir?
– Glokom için kullanılan ilaçlar kullanılmaz veya sayısı azalır,
– Diğer glokom ameliyatlarına göre komplikasyon (ameliyata bağlı oluşabilecek görmeyi etkileyen olası kötü durum) oranları düşüktür.
– Gelecekte yapılacak olan tedavi alternatiflerine bir engel oluşturmaz
– Diğer glokom ameliyatlarında görülen ve glokom ameliyatlarının başarısını azaltan nedbe dokusu oluşumu kanaloplastide daha azdır.
Kanaloplasti ameliyatı göz tansiyonunu nasıl düşürür?
Göz içi sıvısının akıp gözü terk ettiği drenaj kanalları glokom hastalarında tıkanır ve göz içi basıncı artar. Kanaloplastide gözün en dışındaki sklera (beyaz doku) tabakasına küçük bir kesi yapılır ve drenajı sağlayan kanalın içine ince bir mikrokateter yerleştirilir. Böylece ana drenaj kanalları genişletilerek açılır ve göz tansiyonu düşürülmüş olur.
Kanaloplasti kimlere uygulanır?
– Tıbbi tedavi veya lazer tedavisi ile göz tansiyonu düşürülemeyen hastalar,
– İlaç alerjisi gelişenler,
– Daha önce glokom ameliyatı yapılmamış kişiler,
– Glokom ameliyatlarının diğer yöntemlerinin riskli olduğu veya daha az risk almak isteyen hastalar.
Ameliyat nasıl yapılır?
– Ameliyattan 1 saat önce hastanede bulunmanız yeterlidir.
– Ameliyat başlamadan gözü uyuşturmak için damlalar damlatılacaktır.
– Steril bir plastik, tek kullanımlık örtü ile ameliyat alanı kaplandıktan sonra göz kapaklarını açan bir spekulum yerleştirilecektir.
– Ameliyatta gözün sklera adı verilen en dış katmanına küçük bir kesi yapıldıktan sonra schlemm kanalı olarak adlandırılan göz sıvısının akıp gittiği kanala çok ince bir mikrokateter yerleştirilir.
– Ameliyattan sonra hasta hemen evine gidebilir ve ertesi gün içinde günlük aktivitesine geri dönebilir.
Bu ameliyat ile görmem artacak mı?
Hayır, mevcut görmenizi korumak amacı ile yapılmaktadır.
Başarı olasılığı ne kadar?
5 yıllık başarı oranı (yeni bir glokom ameliyatı gerektirmeme oranı) %85 dir.
Diğer glokom ameliyatlarından neden daha pahalı?
Diğer glokom ameliyatları gözün içine girilerek yapılır, basıncı düşürmek için göze küçük bir delik açılır, bu yöntemde ise göz içine girilmez, doğal drenaj kanalı tekrar eski haline getirilir, bu işlemi yapmak için uygulanan lazerli kateterin maliyeti ameliyat maliyetine eklenir. Göz içine girilmemesinden dolayı komplikasyon oranları diğer glokom ameliyatlarına oranla düşüktür.